Paylaş
Hazır havalı bir giriş yapmışken, ana konuya geçebiliriz. Dört yıl önceydi, yine çok aşırı aşık olduğum günlerden biriydi. Öyle böyle değil ama bildiğiniz ölüyorum aşkımdan. Kör olmuşum yani o derece, şimdi şimdi fark ediyorum ki nam-ı değer Pare’ciğimin Johnny Depp’le veya onun yerli versiyonu bitanecik Mehmet Günsür’le hiçbir alakası yokmuş. Oysa, dört yıl önce aşırı derecede benzediklerine yemin bile edebilirim. Demek ki zamanla insanlar gerçekten değişiyormuş diyor, başıma bela almadan bu bölümü hızlı geçmek istiyorum doktor bey…
Aşık olduğum kadar mantıklı bir insan da olduğum için şirkette çalışmaya başladığım ilk günlerde, “ zamanımın çoğunu şirkette geçiriyorum, buradan birini bulursam sevgilimi her gün görürüm” diye karar verdiğim zaman, ilişkimin temel taşlarını atmış olsam da, şirketteki cadı kız arkadaşlarımın hakkını asla ödeyemem. “Makarnoş” lar adını verdiğimiz ekip, Makarnoş toplantısı yapmak üzere, Baş Makarnoş Şule’nin odasında toplanmıştı. Ek bilgi, başından bir evlilik geçtiğinden ve aramızdaki en tecrübeli kişi olduğundan Şule’nin kod adı Baş Makarnoştu. Bu arada grup olarak Makarnoş toplantılarından arta kalan zamanlarda hobi olarak dizi yapıyorduk.
Neyse Makarnoşlar, Pare’ciğime onu sevdiğimi söylemem konusunda ve Pare’ciğimin de benden hoşlandığı konusunda beni ikna ettiler. Ben bu gazla eve gittim, güzel bir uyku çektim, ertesi güne zaten aşırı dozda cesaret gazıyla uyanmıştım. Layla layla laay laay diye şirkete gittim, Pare’ciğimin gelmesini bekliyordum. O sırada şirketten Pare’ciğimi sevdiğimi bilen arkadaşlardan – ki bu arkadaşların sayısı oldukça yüksekti, çünkü ben Pare’ciğimi rezerve etmek için onu sevdiğimi yayabildiğim kadar yaymıştım. Sonuçta aşık olduğum kadar mantıklı, mantıklı olduğum kadar da plancıydım. Neyse Barış geldi ve bana hayatımda gördüğüm en aşırı acı mesajı gösterdi. Pare’ciğim Barış’a “ Günaydın Canım” ve sonunda kalpli öpücük ikonu olan bir mesaj göndermişti. Allahıım ya Pare’ciğim Barış’tan hoşlanıyordu, ya da bu mesajı başka bir kıza gönderirken yanlışıkla Barış’a göndermişti. Pozitif düşünmenin hiç sırası değildi. Dındındındındındın fonda gerilim müziği çalmaya başladı, yetmedi güm güm güm güm kalbim de yerinden çıkmak için test atışları yapıyordu. Derken bir mesaj daha geldi. “ Yanlış oldu abi.” Allahıııım köör olsaydım da bu mesajı görmeseeeydim! Zooort yanlış cevap, tabi ki böyle şeyler düşünmedim, asıl şimdi pozitif düşünmenin tam sırasıydı. Belki de kuzenine atıyordu canım, olamaz mı? Olabilir.
O gazla bir hışım konuşmaya gittim. Kaybedecek vaktim yok gibi hissettim, adamı kaptırmam an meselesi olabilirdi. Gittim böyle de böyle. Seviyorum abi dedim. Ben de seni seviyorum ama sana iyi bir sevgili olamam dedi. Olursun ben sana inanıyorum dedim. Allem ettim kallem ettim, bana iyi bir sevgili olacağına ikna ettim adamı. O da inanmış olsa gerek ki, ilişkimiz dört yıldır devam ediyor, seneye de düğüne bekleriz inşallah. Bu arada mesajı gerçekten de koşmaya çalıştığı bir kıza atmamış, yürümeye çalıştığı bir kıza hiç atmamış. Ama ben daha konuşmadan etmeden sevgilisi olduğunu düşünüp pes etseydim, 4 yıl, günde ortalama 10 öpücükten toplam 14.600 öpücük eksideydim. Düşünebiliyor musunuz? Napıyoruz, pes etmiyoruz!
Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Derneği Başkanı Konuşuyor!
Şimdi de kürsüye Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Derneği Başkanı Deniz Gök’ü davet ediyorum. Alkışlarla…. Şakşakşakşak.. Öhü öhü Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım, sevgili konuklar… Şaka şaka şaka ay ben bu havalı giriş meselesini çok sevdim de J Neyse canım okuyucularım dünya üzerinde benim kadar mutlu bir insan göremezsiniz. Çünkü ben her ne koşulda olursam olayım bir şekilde mutlu olmayı başarırım. Bir kere ilk yaptığım şey en çok istediğim şeyin gerçekleşeceğine inanmak! İster totem diyin, ister pozitif düşünce. İnanırsanız olur bence J Ama bunu geçelim, bu zaten Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Derneği’nin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez maddelerinden. Gelelim, tartışmaya açık ama benim uyguladığım maddelere.
Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Madde 1 : Yaşadığım kötü güne bir yıl sonrasından bakmak . 1 yıl sonrasından baktığınız her olay “geçmiş” olduğu için, yaşanılan olay size aşırı minnak gelir. Gün içinde üzüldüğümüz, kafamızı taktığımız, endişelendiğimiz birçok konu, bir yıl sonra hatırlamadığımız meseleler olarak kayda geçiyor. Bu üzücü veya endişe veren olay her neyse, onu hatırlasak bile bugünkü şiddetiyle aynı değil üzüntümüz. Yani bence öyledir inşallah J Öyle değilse özelden gel bana, börekler açayım sana. And içtim abi, herkes aşırı mutlu olacak!
Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Madde 2: Zaten kötü bir şey başıma gelecekse gelir. Bunu değiştirmeyi henüz öğrenmedim, öğrenirsem ilk size söylerim J Başımıza gelecek olan kötü şey her neyse, o gelene kadar biraz pozitif düşünüp aşırı eğlenebiliriz bence. En azından o gelene kadar mutlu olalım be beybisi? Olmaz mı? Olur bence. Mesela, “eyvaah geç kaldımm patron bana kesin kızacak!” Hepimiz illla ki bir gün bu endişeyi yaşamışızdır. Halbuki belki kızmayacak. Belki o çok minnoş biri, belki sandığın kadar gargamel değil. O da eve gidip senin gibi pijamalarını giyiyor, o da en sevdiği diziyi izlerken uyuya kalıyor. İnsan yani, senin benim gibi. Ayrıca kızarsa da kızsın, tüm yol boyunca panik yaptığınla kalırsın sonucu değiştiremezsin. Sana kızdığında üzül, kızana kadarki süreçte üzülme, o anın tadını yaşa. Geç mi kaldın, patronunun sana kızacağına adın gibi de emin misin, yolda İrem Derici dinle mesela, dans ettiğini konser verdiğini hayal et. Fettucini Alfredo yediğini düşün, sevgilinle öpüştüğünü düşün ne bileyim işte onu da ben söylemiyim.
Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Madde 3: Hayatınızdan negatif olan herkesi elemeye çalışın ya da onlarla az görüşün canlarım. Ama bu konuda ahkam kesecek en son insan benim. Bu yüzden sadece azaltarak bırakın demekle yetinmek istiyorum. Ya da çevrenizdeki negatif insanlarla savaşın. Bir kişiyi bile Denizz Aşırı Pozitif Yaşam Derneğine kazanırsak, bize karada ölüm yok.
Dünya üzerindeki en pozitif insan ben, sen git milyarlarca erkek arasından dünyanın en negatif insanını bul, bir de ona aşık ol, onu da kendine aşık etmek için kollektif bir çalışma içine gir. Yetmesin bir de dört yıl popo popoya yaşa. Ama hakkını yemek istemiyorum. Kendisi dört yılda pozitiflikte çok aşama kaydetti. Geçenlerde “ inanıyorum evin önünde park yeri var” dedi. Fena bir başlangıç sayılmaz.
Pozitiflik adımlarında, ilk olarak park yeri uman biriyle, dört yılını geçiren biri olarak hala mutluysam, herkes için umut var demektir.
Ne kadar günümüz kaldı bilmiyoruz, doğduğumuzda başlayan kronometre hızla ilerliyor ve hiç ummadığımız bir zamanda duracak. Neden, ne kadar kaldığını bilmediğimiz bir zamanımızı, kendimizi üzerek, sürekli endişelenerek tüketelim ki?
Hayat, “ 1 günün kalsa, nasıl yaşarsın?” sorusunun cevaplarından ibaret olmalı sadece. Gerisini atacağınız poşete yazık. Serdar Ortaç’a da selam olsun. Örtmen geldi byee….
Paylaş