Paylaş
15 yıl önceydi ilk okuldaydım, hava ve zemin öğrencilerin salıncakta sallanması için oldukça müsaitti. Teneffüs zili çaldığında bütün arkadaşlarım gibi ben de parka gitmek için, çıkış düdüğünü duyan yarış atları gibi sınıfımızdan fırladım. O nasıl bir çıkış, gören de bizi 45 dakika boyunca zincirlemişler sanır. Neyse parkta kuyruklar oluştu, salıncağı ilk kapan kendini çok şanslı hissediyordu. Ben, kaptırdığım için üzülmedim, çünkü başka önemli bir iş için oradaydım.
Herkes salıncak sırası beklerken, ben salıncakta sallanan öğrencilerin ceplerinden düşen paraları toplardım. Banane canım paralarına sahip çıksınlardı. Oradan bakıldığında çok pislik gözükebilirim ama zengin olma hayalleriyle yanıp tutuşan bir çocuktum ne de olsa. Hala öyleyim gerçi ama en azından parklarda bozuk para toplamıyorum. Ekmeğini taştan çıkarıyor derler ya hani, bir keresinde de okul bahçesindeki topraklık alanı kazıp, siyah bir taş bulmuştum. Kömür madeni buldum diye eve nasıl koştuğumu bir ben bilirim.
Neyseki o günler çok geride kaldı… Yine de ben, ilk okul dönemlerimizdeki bazı motiflerin, şimdiki gündelik hayatımıza yansımalarını çok görüyorum. Mesela hepimiz öğretmen ders anlatırken, dedikodu yapmak için çöp kutusunun başına kalem açma bahanesiyle gitmişizdir. O kalem açılır, açılır artık minicik olur açılmaktan. Kalem biter ama dedikodu bitmez. Gerçi uçlu kalem çıktı mertlik bozuldu ama, çöp kutusu başındaki dedikoduları asıl bitiren whatsapp oldu!
Şimdinin whatsapp dedikodularını, 15 yıl öncesinin çöp kutusu başı dedikodularına çok benzetiyorum ben. Hiçbir teneffüs, tam anlamıyla dedikodu yapmak için yeterli değildir. Yarım kalmış bir dedikodu, hiç başlamamış bir dedikodudan daha kötüdür. İnsanın içi içini kemirir, başka hiçbir şeye konsantire olamazsın, dünyayla bağlantın kopar. Aklının bir köşesinde hep “ acaba sonra ne oldu?” sorusu yerleşip kalır. Çok acınasıdır durumun. O yüzden siz siz olun, bitiremeyeceğiniz dedikodulara başlamayın beybisiler, bize de yazık çünkü.
15 yıl öncesinin profesyonel çöp kutusu başı dedikoducusu, 15 yıl sonrasının da whatsapp dedikoduları şampiyonu olarak bir sabah gururla uyanmıştım. Gözümü açtığımda whatsapp ım ötme rekoru kırmıştı. Telefonumun ekranında yaklaşık on farklı gruptan mesaj vardı. Whatsapp adeta bir coşma yaşıyordu, güne yine bereketli başlamıştık. Siftahı sizden bereketi Allah’tan diyerek, ilk dedikoduyu okumak için üniversite whatsapp grubunu açtım.
Bir arkadaşımız üniversiteden bir hocayla çıkıyormuş, bir de yetmemiş evlenme teklifi almış. Grup yıkılıyordu. Bu haberi ilk yazan arkadaşım da haklı gurunu yaşıyor, bizden madalyasını bekliyordu. Haklıydı, bu haberi ilk öğrenen ve ilk yayan olarak her şeyin en iyisine layıktı. Biz de profesyoneliz diye dolaşalımdı, elimiz armut toplasındı.
Acilen daha büyük bir dedikodu bulup, yeni haberi gruba yazan ilk kişi olmalıydım. Siz bilmezsiniz bu büyük bir gurur meselesidir. Allah’tan en aşırı acısı başıma gelmemişti. Bu Whatsapp grupları dedikodularında, “ Allahııımm düşmanıma bile gösterme” dediğimiz bir olay vardır. Sen çok büyük bir dedikodu yakaladım sanıp gruba yazarsın, gruptakiler “ e biz bunu biliyoruz zaten” der ya. İşte o çok kötüdür. For egzampıl mesela geçenlerde çok yakın oyuncu arkadaşım Kıvanç Baran Arslan’la konuşuyordum. Yine çok sevdiğim minnoşum Pelin Öztekin’le bir süre önce ayrılmışlardı. Kıvanç telefonda Pelin’le barıştıklarını söyledi. Bu haberle havai fişekler patlatsam da kimselere söylemedim. Ertesi gün Pelin instagram sayfasında bu musmutlu haberi kamuoyuyla paylaşınca bizim whatsapp gruplarından biri coştu tabi. Kızlardan biri, ki kendisinden şuan haber alınamıyor sanırım depresyona girdi. Sanki en önce o görmüş gibii “ Pelin’le Kıvaanç barışmııış” yazdı. Ooo dedim eski haber canıms herkes biliyor bunu, ben de az değilim bir üstüne git bir üstüne git bunalıma soktum kızı. Kıvanç’cığım bu top secret ı benimle paylaştığın için teşekkür ederim canım.
Neyse hemen hazırlanıp şirkete doğru gittim. Şirkette kesin ünlüler dünyasından büyük bir dedikodu yakalar, benim hayatları sıradan, küçük ama dedikoduları büyük arkadaşlarıma yazarım whatsapp grubunun popisi olabilirim diye düşündüm. Sonuçta magazin basının en son haberleri, magazin programlarından en önce bendeydi, havamı da atardım. Şirkete bir gittim, herkes sus pus. Feminist olmasam “ kız mı doğdu?” derdim ama Allah’tan feministim, tabii ki demedim.
Herkes pıtır pıtır elinde telefona bir şeyler yazıyordu. Allah allah bana gelen bir mesaj, mail de yoktu. Ayol bunlar bana yazmıyorsa kime yazıyor diye düşünmeden edemedim. Genelde şirketsel bir organizasyon varsa bu tablo oluşurdu. Herkes whatsapp grubundan konuşur, atıyorum bir organizasyon filan varsa önerisini yazardı.
Bu sessizlik sinirimi bozmaya başlamıştı. Ben bunu hakedecek ne yapmıştım. Ne zaman beni bir whatsapp grubuna aldınız da sizi cevapsız bıraktım, ne zaman bir dedikodu yazdınız da tepkisiz kaldım. Vayy be demek ki 24 yıllık ahir ömrümüzde bu da başımıza gelecekti. Dost bildiklerimiz whatsapp grubu açacak ama beni almayacaktı. Duysan inanmazsın, demekki yaşayarak öğreneceksin dedikleri buydu. Asla, asla demeyecekmişsin ve kimseye güvenmeyecekmişsin. Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdi. Bu özlü sözlerin ne alakası vardı bilmiyorum ama tam olarak böyle hissediyordum.
Akabinde kıkırtılar da sessizliği bozmaya başladı. Artık hissettiklerimin kesinleştiği dakikalardaydık sayın seyirciler, belli ki herkes benim olmadığım bir whatsapp grubunda gizlice konuşuyordu. Kara listemin olduğu defterimi çıkarsam bütün şirketi yazmam gerekirdi. Allahımm dostsuz, arkadaşsız kalmıştım. Öğlen yemeği sırasında sinirimi daha da bozacak muhabbetlere denk geldim. İstifa dilekçemi yazmama ramak kalmıştı. Rencide olmaması açısından ismini vermek istemediğim bir arkadaşım ( bakın beni whatsapp grubuna almamaların rağmen hala nasıl iyiyim görüyor musunuz?) ama şirinler köyünde yaşasaydı adı saftirik şirin olacağı kesin olan insan herkesin ortasında, Zeynep’in attığı fotoğrafı gördünüz mü dedi. Diğer arkadaşların hepsi sinirle ona doğru “ Deniz’in yanında ne biçim konuşuyorsun maloz” der gibi baktılar. Kahrımdan tadını çok beğendiğim spagetti bolonez görünümlü kıymalı anne makarnasını bile yiyemedim ve masadan kalktım. Dizisi rating listesinde ilk yüze giremeyen yapımcılar gibi, bar çıkışı kimsenin röportaj yapmak istemediği ünlüler gibi, her sabah maydonoz suyu içen ama asla kilo veremeyen Deniz’ler gibi, sarışın olduğu için epilasyon yaptıramayan Zeynep’ler gibi, Atletiyle güneşin altında uyuya kalıp amele yanığı olan Orhan amcalar gibi hissediyordum.
Serin bir İstanbul akşamıydı, depresyonel bir şekilde şirketten çıktım. Tek yapmak istediğim eve gidip, pijamalarımı giyip yorganın altına girmekti. Dürüst olmak gerekirse tek yapmak istediğim bu değildi aslında. Beni acilen mutlu edecek bir şeye ihtiyacım vardı. Bu da hiç şüphesiz çok değil sadece yarım saat içinde kavuşabileceğim Dominos Bol Malzemos pizzacığımdı. Bu sefer beni cheddar peynirli dublex hamur bile kurtarmazdı ama en yenileybıl buydu. Mutluluk bu sefer daha yakındı. Bir an önce pijamalarımı giymek, yorganın altına girmek ve sonsuza kadar pizza yemek istiyordum. Daha kötü bir gün yaşayamazdım sanki, bugünü hemen böyle bitirmek istedim. Kapıyı açtığımda ışıklar birden yandı, üzerime konfetiler yağmaya başladı. Saftirik arkadaşım kafama bir sürü balon attı. Meğersem ben onlara kızarken, onlar benim şirkette çalışmaya başlamamın yıldönümünü kutluyorlarmış. Bunun için aralarında organize olmuşlar. Yerim ben onları!! Sonuç olarak bir günü daha musmutlu kapattık, whatsapp grubunda yoksak daa vardıı bir sebebii, hem de en güzelinden! Allah kimseyi whatsappta grup dışı bırakmasın, Amin. Örtmen geldi byeee….
Paylaş