Paylaş
Ama bu arada bono piyasasında ise oranlarda hafif hafif yukarı doğru bir hareketlenme görüyoruz. Bugün itibariyle baktığımızda gösterge kağıdın ortalama bileşik faizinin yüzde 16,4’ler seviyesine çıktığını görüyoruz. Gelin bugün de son iki ay içinde bono faizlerinin seyrini ve onları etkileyen olayları bir gözden geçirelim.
Haziran başı itibariyle gösterge kağıdın ortalama bileşiktf aizi yüzde 16,2’ler seviyesindeydi. Haziran ayının ilk günleri itibariyle iki kere yüzde 16 seviyesinin altına inme denemesi yapan faiz bu seviyede bir günden fazla tutunamayıp yeniden yüzde 16 seviyesinin üzerine yükseldi. Haziran ortasından itibaren yabancı yatırımcı girişinin de artması ile birlikte faizin yüzde 16 seviyesinin altını bu kez dehe kararlı bir biçimde yoklamaya başladığını izledik. Temmuz ayına gelindiğinde ise hem borsanın performansının etkisi hem de Merkez Bankası’nın faiz indirimine gidebileceği beklentisi ile bileşik faiz yüzde 15,9 hatta 15,8’li seviyelere kadar geriledi. Fakat Merkez Bankası faiz indirimine gitmeyeceğini açıklayınca oranlar yeniden yüzde 16,2 seviyesine kadar çıktı.
Arkasından gelen dönemde ise faiz olduğu yerde tutunmak yerine bu kez yükselmeye devam etti. Bu yükselişin nedenini “yatırımcı borsaya akın etti” diye yorumlamak doğru değil çünkü bono piyasası şu aşamada ne para ne de yatırımcı eksikliği hissediyor. Diğer koşullarda da bir değişiklik yok hatta iyimser hava sürüyor. O zaman sorun ne?
Bir iki gündür tartışılan stopaj meselesi bizce faizdeki adım adım yükselişin arkasındaki asıl sebep. Benim finans gazeteciliğine başladığım 1997 yılından bu yana bono gelirlerinin vergilendirilmesi meselesi bir şekilde hep gündemde oldu. Zaman zaman bu konuyla ilgili düzenlemeler yapıldı ama gerek bu düzenlemelerin faiz ve borçlanma miktarlarına etkisi, gerekse yaşanan krizler stopaj uygulamasının hayata geçmesini engelledi. Şimdi yeniden stopajı tartışıyoruz. Peki bu kez devlet bono gelirini vergilendirebilecek mi? Bizce hayır. Çünkü Türkiye’nin borçlanma ihtiyacı azalacağı yerde artıyor. Her ay ortalama 10 milyar YTL’lik borçlanma ihalelerine çıkılıyor. Sonra faiz geliri iki yıl önceye kıyasla iyice gerilemiş durumda. Yıllık enflasyon beklentisinin yüzde 9 seviyesinde olduğunu düşünürsek şu an Hazine’nin verdiği reel faiz yüzde 8 civarında. Yani getiriler de azalmış.
Şimdi şöyle düşünün hem borç istiyorsunuz, hem eskiye kıyasla az faiz veriyorsunuz hem de size borç veren kurumları size verdikleri borcun geliri üzerinden vergilendirmeye çalışıyorsunuz. Böyle bir durumda kaçınılmaz olarak borç verenlerin iştahı azalacak, risk algılaması ise yükselecektir. İşte faizi yüzde 16,4 seviyesine taşıyan gelişmeler bunlar.
Paylaş