Paylaş
Bazı dönemlerde bazı konular ciddi bir biçimde moda haline geliyor ve hemen herkes bu konuyu tartışırken ekonominin diğer alanlarında neler olduğunu gözardı etme eğilimi içine geriyor. Eğer moda olan konu bir olumsuzluğa işaret ediyorsa sanki tüm dengeleri bozan ve Türk ekonomisinin seyri için tek önemli konu oymuş gibi davranıyoruz. Eğer olumlu bir gelişme ise de bu kez zafer çığlıkları atıp herşey güllük gülistanlıkmış gibi davranıyoruz.
Geçen yıl cari açığı neredeyse hiç konuşmadık. Sadece faiz dışı fazla rakamındaki gelişmeye veya net hata noksan kaleminde izlenen ülkeye giriş yapan kaynağı bilinmeyen döviz miktarına odaklandık.
Şimdinin moda konusu ise tüketici kredileri ve kredi kartları...
Bu konularda elbette bir sıkıntı var. Türkiye’de 22 milyon kredi kartı var. Ortalam 12 milyon kişi kredi kartı kullanıyor. Kredili alışverişler özellikle de taksit kampanyaları ile ciddi miktarlara ulaşıyor. Buna mukabil kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı 500 bine yaklaşıyor. Geçen yıl kıyasla borcunu ödemekte sıkıntı çekenlerin sayısı ciddi seviyelere yükseldi.
Bu alandaki gelişme elbette önemli. Çünkü buradaki tüketim artışı hem cari açığı körüklüyor hem de olası bir krizde kredi çöküşü yaşanması riskini getiriyor. Bireylerin böyle bir sıkıntı yaşaması ise sosyal yapıyı vuracağından en az mali sektör ya da reel sektördeki kredi çöküşleri kadar ciddi bir soruna işaret ediyor.
Peki bu alanda gerçekten sorun var mı?
Elbette. Çünkü tek bir maaş teminat gösterilerek 5, 6 adet kredi kartı alanlar var. Bu da haracama limitini gelirin 10-15 katı kadar yüksek seviyelere çıkartabiliyor.
Peki bu alanda kim ne yapmalı?
Bankacılar kabul etmese de bu alanda gerçek sorumlu kendileri. Dünyada hiç bir yerde kredi kartını bu kadar kolay alamazsınız.
Bir kere kara listeye girdikten sonra ise yeni bir kredi kartının yüzünü görmeniz hemen hemen imkansızdır.
Her alanda AB’ye uyum için çabalayan Türkiye bu alanda neden geri kalıyor, anlamak mümkün değil.
Paylaş