IMF yargıya da el attı

Haberin Devamı

Arkanıza yaslanın ve durumun keyfini çıkartın. Nihayet hükümet hem reel sektörden hem de mali piyasalardan yükselen “IMF’yi istiyoruz” feryadına daha fazla duyarsız kalamadı ve IMF heyetini “yeni ekonomik programın çerçevesini” görüşmek üzere Türkiye’ye davet etti. (Başka çaresi de yoktu açıkçası. 18 katrilyon borç ödeyeceği ve bunun karşılığında 11 katrilyon borçlanacağı Ağustos ayı öncesi 28’lere ulaşan piyasa faizine ya da 16 puanlık reel faize tahammülü yoktu.) Bu davet haberiyle birlikte de gelecek dönem piyasaların yönünü belirleyecek gelişmelerden en önemlileri arasında saydığımız IMF ile 2005’te ilişkilerin hangi formatta yürütüleceğine ilişkin soru işaretleri de birer birer ortadan kalkmaya başladı.

“Daha dur bakalım adamlar Türkiye’ye henüz gelmedi bile. Neymiş o kalkan soru işareti?” diye sorabilirsiniz. Söyleyelim. Şimdiye kadar “hükümetin AB’den müzakere takvimi alacağına kesin gözüyle baktığı için IMF ile anlaşma meselesini mümkün olduğunca geciktirmeye çalıştığı” yönünde yorumlar yapılıyordu.

Haberin Devamı

Piyasalar da hükümetin niyetinden emin olamadığı için tedirginliğin bir türlü azalmadığını bir süreç yaşamak zorunda kalıyorduk. Şimdi en azından bu soru işareti ortadan kalktı. Ve ilk adım atılmış olduğuna göre eylül ayına kadar parça parça yeni ekonomik program ile ilgili ayrıntıların açıklandığını görebiliriz.

Tabi bu arada IMF’nin cari açıktaki artışa karşı uyarılarda bulunduğunu ve “ek önlemler” istediğini de gazetelerden okumuşsunuzdur. Geçen haftadan bu yana “burnumuz ek önemler kokusu alıyor” derken yanılmadığımız da böylelikle ortaya çıktı. Bir yerden insider bilgi almışlığımız da mevcut değil. İçimize doğdu diyelim. Ama IMF’nin de bu konuya parmak basmış olması durumun hssasiyetini ortaya koyuyor.

Bu gelişmeler sonrası borsada 20 bin puana, faizde ise yüzde 25’lere doğru bir hareket izleyebiliriz. Döviz ise paritede çok ciddi bir değişiklik olmazsa eylül ayı ortalarına kadar olan süreçte bizim daha önce de vurguladığımız 1 milyon 400 - 1 milyon 500 bin lira aralığına çekilecek gibi görünüyor.

Haberin Devamı

Tüm bunlar piyasa bakış açısından bakıldığında ortaya çıkan durum değerlendirmesiydi. Ama bakış açımızı değiştirip daha Türkiye’ye yakışır bir noktaya geldiğimizde durumu başka türlü analiz etmek gerekiyor.

Türkiye ekonomisi ve ekonomi bürokrasisi maalesef hele iç ve dış piyasalara güven vermekten uzak. IMF anlaşmasının bu kadar önemsenmesinin nedeni de sadece bu. Bizi kendi başımıza bıraksalar ne yapacağımız konusunda kimse emin değil. Bize güvenmiyorlar. Sadece başımızda sopayla bekleyen biri olursa işleri düzgün yapacağımız düşünülüyor. Haksız mı peki bunları düşünenler? Geçmiş uygulamalar maalesef haklı olduklarını gösteriyor. Yani ne kadar olumlu bir ekonomik performans sergilersek sergileyelim kötü şöhretimizi bir türlü üzerimizden atamıyoruz. Atmak için bir şey yapıyor muyuz? Bu sorunun yanıtını zaten biliyorsunuz.

Haberin Devamı

Durum böyle olunca da IMF Başkanı Rato kalkıp yargı kararlarını eleştirebiliyor. “Bankalar hakkındaki yasal süreç Türk bankacılık sistemini kırılgan hale getiriyor” diyerek, Türkiye yargısı üzerinde baskı kurulmasına çalışılabiliyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve çok başarılı Merkez Bankası Başkanı’nı “çok konuşuyor, sınırı aşıyor. Bürokrat hükümeti eleştiremez” sözleriyle yerden yere vuranlar ise bir ülkenin bağımsızlığına yöneltilmiş böylesine bir saldırıyı sineye çekebiliyor. İlginç değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları