Genelkurmay Başkanı dünkü konuşmasının önemli bir kısmına ekonomiye ayırdı. İç ve dış tehditleri ve gelişmeleri yorumlarken durumun ekonomik boyutunu ortaya koydu; önemli ekonomik sorunlara ilişkin TSK’nin görüşlerini aktardı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, dün Harp Akademileri Genel Komutanlığı’nda yaptığı yıllık değerlendirme konuşmasında, uluslararası siyaseten iç siyasete, ekonomik sorunlardan sosyal sorunlara kadar ülkenin gündemindeki konularla ilgili uzun bir konuşma yaptı. Önemli bir kısmının ekonomik gelişmelere ayrılmasının yanı sıra hemen her satırda, ele alınan meselenin ekonomik yönünün de vurgulanması açısından bu konuşma titizlikle incelenmesi, ders çıkarılması gereken bir konuşma.
Bugün büyük olasılıkla Orgeneral Özkök’ün yaptığı konuşmanın iç ve dış tehdit ile ilgili kısmı gazetelerin manşetlerinde olacak. Ama Genelkurmay Başkanı’nın onlar kadar önemli başka mesajları olduğunu da hatırlatmak gerekiyor. Bunun ekonomi sayfalarında işi ne diyenlere ise bizzat Genelkurmay Başkanı’nın sözleri ile yanıt verelim:
“…Güvenlik kavramının değişmesiyle birlikte, güvenliğin boyutları da değişmiştir. Güvenlik de bir yerde küreselleşmiştir. Çünkü küresel ekonomi ve küresel güvenlik birbirini tamamlayan iki önemli kavram olarak ortaya çıkmıştır. Dünyadaki büyük finans çevreleri konunun ekonomik boyutuyla ilgilenirken, büyük devletler güvenlik boyutu üzerinde yoğunlaşmışlardır.”
Genelkurmay Başkanı işte bu perspektif ile başladığı ve ekonomik gücün Sovyetlerin dağılmasının ardından Rusya’nın toparlanması ya da yeni küresel aktörler olarak ortaya çıkan Hindistan ve Çin’in gelişmesindeki rolünü de vurguladığı konuşmasında şöyle söylüyor:
“Ekonomik güç son dönemde milli güç unsurları içinde en fazla öne çıkan unsur haline gelmiştir. Daha da önemlisi, günümüzde artık “güvenlik” ve “ekonomik gelişmişlik” birbiriyle çok yakından ilişkili iki kavram olarak kabul edilmektedir. Günümüzde küresel aktör adayı olarak ön plana çıkan ülkeleri incelediğimizde, bu ülkelerin genelde kalabalık bir nüfus yapısıyla birlikte, güçlü bir ekonomiye veya gelecekte parlak bir ekonomik potansiyele sahip olduklarını görüyoruz.”
Özkök Türkiye’nin AB üyelik sürecini de değerlendirirken ekonomiye vurgu yapıyor ve AB’nin kendisini denizlerle sınırladığından gelecekte Rusya, Çin ve Güneydoğu Asya ülkeleri ile rekabet etmek için Kafkaslar, Ortadoğu ve İç Asya’ya açılması gerekeceğini bunun da ancak Türkiye sayesinde sağlanabileceğini söylüyor. Ayrıca bu ülkelerdeki petrol üretiminin toplumsal zenginleşmeye yol açacağını ve bölgenin büyük bir pazar haline geleceğini de öngören Özkök, “Eğer AB buradan gelecek talebi ise karşılamak istiyorsa bunu Türkiye üzerinden yapmak zorunda kalacaktır” tespitini yapıyor. Genelkurmay Başkanı değerlendirmesini stratejik bir tespit ile tamamlıyor.
“Herkes kriz bölgesine yakın olmanın kötü değil iyi olduğunun farkındadır. İşte bu nedenle NATO, ABD veya Müttefikler Irak’talar, Afganistan’dalar…”
Yolsuzluklar meselesinin de önemli bir konu olduğunu vurgulayan Genelkurmay Başkanı bu durumu “Yıllar süren ekonomik sıkıntılara büyük bir özveri ile katlanan halkımızı en çok üzen, toplumda sosyal ve ekonomik dengesizliklere, devlet otoritesinin sarsılmasına, yargıya olan güvenin azalmasına, sonuç olarak toplumsal ahlaki bozulma ve huzursuzluklara neden olan en önemli konudur” sözleriyle tanımlıyor.
Yoksulluğun geri kalmış veya gelişmekte olan bir çok ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğunu söyleyen Genelkurmay Başkanı yoksulluğun cehaleti tetiklediğini ve tüm bunların sonucunda da bölücü ve irticai unsurlar için yaşam alanları ortaya çıktığını vurguluyor.
Orgeneral Özkök’ün işsizlik ve sosyal güvenlik sistemine vurgu yaptığı sözleri ise şöyle: “Şayet bu güzel ülke hepimizinse ve başka gidecek yerimiz yoksa devletin yanı sıra, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının da yoksullukla ve özellikle işsizlikle mücadele ve sosyal hizmet programlarında daha etkili bir şekilde yer almaları teşvik edilmeli, vatandaşların sosyal güvenlik gereksinimleri üst düzeyde sağlanmalı ve gelecek endişesi giderilmelidir. Orta tabaka mutlaka oluşturulmalı ve güçlendirilmelidir.”
Dün bu konuşmanın tam metnini okuduktan sonra TV karşısına geçtim. TV’lerin yayınların katılan kimi köşe yazarları, Genelkurmay Başkanı’nın, toplam 1.5 saat süren, 8 bin 265 kelimelik konuşmasında çok geniş bir alanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşlerini eleştiriyor ve “siyasi” buluyormuş. Bu konuşmanın üslup ve içeriğini eleştirmenin yanı sıra konuyu TSK’dan ayrı tutup, Genelkurmay Başkanı’nın şahsi fikri olarak tanımlaması ise bana daha ilgi çekici ve manidar geldi.
Fizik kurallarına göre bir madenin boşalttığı alanı başka bir madde doldurur. Boşluğu dolduranı eleştirmeden önce, alanın nasıl boşaldığını düşünmek ve boşaltanları eleştirmek ve vatandaş olarak çözüm aramak bana daha doğru geliyor. Bugün Türkiye’nin temel ilgi alanlarındaki durumunu masaya koymaya çalıştığımızda, eğer her alanda bir köşeye kıstırılmışlık ya da çözümsüzlük durumu görüyorsak veya bunu hissediyorsak, bunu eleştirip çözüm önerisi sunanları değil, yaratanları sorgulamakta fayda var. Kendimizi de dahil ederek.