Paylaş
Bugünün büyük tartışma konusunu ise AB Komisyonu Başkanı Barosso’nun “Türkiye’nin üyeliği samimi bir şekilde tartışılmalı” sözleri oluşturuyor. Tabii ki bir de “3 Ekim’de müzakereler sonunun ne olacağı belli olmadan başlamalı” sözleri... Bu ve bunun benzeri sözleri yıllardır duyduğumuz ve bundan sonra da duymaya devam edeceğimiz için ben pek fazla önemsemiyorum. Ama piyasa elinde alıp satacağı başka haber olmadığı için bu haberleri fazlasıyla önemsiyor.
Burada asıl tehlikeli olan AB’nin kurumsal bir kararla Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık önerisinde bulunması ihtimali. Bu ihtimalin küçücük adımlarla da olsa her geçen gün daha fazla yakınımıza geldiğini görmemek için ciddi çaba harcamak gerek.
AB’nin kendi iç krizi, AB liderlerinin ve halkının Türkiye ilgili fikir ve hisleri, Türkiye’nin yaptıkları ve yapmadıkları yüksek siyaset tartışanların işi. Bizim işimiz bunun piyasaya yansıması..
Ama ben yine de bu tartışmaların pratikte piyasayı nasıl etkilediğini bir türlü bulamıyorum. Şöyle düşünün; yerli ya da yabancı bir yatırımcısınız. İMKB’de de hatırı sayılır bir yatırımınız var. Barosso’nun dün söylediği bu sözleri duyup “Galiba Türkiye AB üyesi olamayacak. Dur ben gidip elimde ne var ne yok satıp başka piyasalara yöneleyim” der misiniz?
Evet piyasada bir sıkışma sözkonusu. Ama bunun nedeni Barosso’nun sözleri değil. Enflasyonunu düşüşü ile birlikte artık tüm piyasalardaki kar marjları daraldı. Geçmişin tatlı karlarını hatırlayanlar bu durumu bir türlü görmek istemiyor. Böyle olunca da en basit haberler bile abartılıp tüm piyasayı etkiler hale gelebiliyor.
Paylaş