BEN düştüm. Tam tamına 40 yıl önce. Dile kolay, 40 yıl. Tam dört tane on yıl!.. Yıllar nasıl da su gibi akıp gidiyor. Yirmisinde varım, yokum o zamanlar.
Zekeriyaköy’de “Kanlı Şafak” diye bir film çekiyoruz. Sinema filmi tabii, dizi mizi yok daha!.. Başrollerde Sema Özcan, Tugay Toksöz, bir de ben. Yönetmen Bilge Olgaç. Atı bol bir köy filmi. Tugay’la ikimiz bir yandan film çekiyor, bir yandan da, özellikle set aralarında saatlerce ata biniyoruz. Zekeriyaköy’de in yok, cin yok henüz. Koca bir vadi. Bir o yana, bir bu yana dörtnala koşturup duruyoruz atları. O da çok seviyor atı, ben de. Birgün hırçın mı hırçın bir at düştü şansıma. Arızalanmış bir yarış atı. Bir süredir ahırından çıkartmamışlar. Zıpır zıpır zıplıyor, hopluyor, yerinde duramıyor. Kanımız deli ya daha, atlayıveriyorum üstüne. “Bakalım el mi yaman, bey mi” modunda uçuyoruz adeta. Tam, “rüzgar gibi” ne demekmiş tadacakken, o da ne, bir anda gemi azıya alıveriyor al at. Yaman çıkan el oluyor yani!.. Artık nereye gideceğine ben değil o karar veriyor. Bir ara, bir de ne göreyim, uçmaya devam ediyoruz. Ama bu kez atla değil, atsız. Havada tek başına!..
Görmezden gelemezler
Ben mi kendimi yere attım son anda, o mu beni yere vurdu, inanın hala hatırlamam. Bugün hatırladığım iki şeyden biri dikenli tellere dalarak ayaklarını parçalayan al bir at, ikincisi ise dayanılmaz acılar içinde, Baltalimanı Kemik Hastanesi’nde gözlerimi açışım. Yaralar, bereler ve 5 tane kırık. Ünlü Galatasaray Başkanı Prof. Dr. Ali Uras olmasa belki de sakat kalırdı elim. Arabasıyla beni hastaneye yetiştiren sevgili Sema Özcan’ı ve elimi düzelten değerli Ali Uras hocayı hasret ve şükranla, Tugay’ı ve yiğit sinemacı Bilge Olgaç’ı da saygı ve rahmetle anarak sadede gelmek istiyorum. Attan düşenin halini anlamak için attan düşmek mi gerekir? Atçılık ve at yarışçılığı ile uzaktan yakından hiç ilginiz olmayabilir. Aylardır sözünü etmeye çalıştığım sorunlara bir süre duyarsız kalmanız da anlaşılabilir bir durumdur. Ama onbinlerce insanımızın karnının doyduğu, milyarlarca dolar artı değerin söz konusu olduğu böylesine büyük bir sektörü görmezden gelmek akıl sağlığı yerinde hiç kimsenin haddi değildir, olmamalıdır.
Acil destek şart
İnsanoğlu, biyolojik varlığından çok daha öncelikli olarak sosyal bir varlıktır. Birarada, barış içinde yaşamanın tek yolu dayanışmadır. Dayanışma yoksa, kavga vardır. Birinizin sıkıntısı bir diğerinizi ilgilendirmiyorsa, yani bireysel çıkarınızdan başka hiçbir şey düşünmüyorsanız, sizde bir kişilik zafiyeti olduğu kesindir. O zaman yolunuz açık olsun, başka mahlukların dünyasındaki onurlu yeriniz size hayırlı olsun!.. Hızla beton zemine fırlatılan bir bardağın kırılıp kırılmayacağını anlamak için bunu denemeğe kalkmazsınız. Attan düşenin halini anlamak için de attan düşmeyi beklemeye gerek yoktur. Atçılığın ve at yarışçılığının sıkıntılarını gidermek için sektörün dibe vurmasını beklemenin ülke ekonomisine verebileceği zararı düşünmek bile istemiyorum. Atçılık ve at yarışçılığının ivedi desteğe ihtiyacı var. Bu desteğin ise, IMF’e bile kafa tutan bir hükümet için ciddi bir maliyeti olmadığını herkes biliyor. Sektörün geleceği ile ilgili olarak, Tarım Bakanı sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından gösterilen samimi gayret ve ilginin, attan düşmenin acısını çok iyi bilen sayın Başbakan tarafından da bir an önce değerlendirilip paylaşılacağını umuyorum.