Yine ve son kez tarım

BAZI yazılara çok e-mektup gelir. Ama, tarım üzerine yazdıklarıma, daha önce hiç yaşamadığım şekilde, inanılmaz sayıda uzman mektubu-raporu geldi.

Bu mektuplardan kendime özel bir tarım dosyası açtım, zira bu mektuplar beni yeni bilgi ve görüşlerle donattılar. Bugün son kez Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nde gelen kıymetli bir mektubu biraz kısaltarak yayınlıyorum:

* * *

‘...Yıllardır tarımın önemini anlatmaya çalışıyoruz. Tarımın sorunları çözülmeden Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceğini hep söylüyoruz. Önümüzdeki dönemde AB ile entegrasyon yanında, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) anlaşması ile uluslararası tarım ürünleri ticaretinin daha ileri derecede serbestleşmesi beklendiğinden tarımda daha şiddetli bir rekabet ortamı doğabilecektir.

Bu durumda, acil sorunlar yanında yapısal sorunlarımızı çözmek zorundayız. Belli bir süreçte tarımdaki fazla nüfusun diğer sektörlere aktarılması, tarımda kalan nüfusun refah düzeyinin diğer kesimlerle dengeli hale getirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte; tarım arazilerinin toplulaştırılmasına, işletmelerin büyümesine, sulama imkánı olan tüm arazilerin sulanmasına, tarımsal araştırmalarla çiftçilerin mesleki eğitimlerinin hızlandırılmasına ve çiftçilerin pazar organizasyonlarının tamamlanmasına, kısaca tarımsal ve kırsal altyapının tamamlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

* * *

...Halen bölgelerde hasadı yapılan hububat, meyve-sebze ürünlerimizle et, süt ürünlerinde üreticilerimiz ürünlerini maliyetin üzerinde pazarlayamamaktadırlar.

Bunun nedenlerine gelince; yapısal sorunlar yanında fiyatlardaki hızlı artışlara bağlı olarak yükselen girdi maliyetleri, ihracat desteklerinin yetersizliği, zaten sınırlı sayıda ürünü kapsayan müdahale alımlarının etkin bir biçimde yapılmaması, çiftçilerimizin pazarlama organizasyonlarına sahip olmaması gibi sorunları sayabiliriz. Ülkemizdeki mazot fiyatları ABD’deki fiyatların 3 katı, Yunanistan’ın 2.5 katı düzeyindedir. Diğer taraftan üretimin pazarlanması ve değerlendirilmesi konusunda ülkemizde üretici organizasyonlarının rolü çok geri düzeydedir. Tarım ürünleri ve gıda sektöründe üretici organizasyonlarının rolü AB’de % 30-100 arasında iken ülkemizde bu oran sadece % 1-10 arasında değişmektedir.

Üretimin ve verimin artırılmasında özkaynağın yetersizliği, buna karşılık yeterli kredi kullanılamamasının da önemi büyüktür.

AB, Türkiye’nin tarım potansiyelinden, meralar da dahil edildiğinde 39 milyon hektara ulaşan tarım arazileri varlığından korkuyor ve ülkemize yeterli kaynak aktarmıyor. AB Komisyonu raporunda 11.3 milyar Euro desteğe ihtiyacımız olduğu belirlenmesine rağmen, 2007-2013 yıllarını kapsayan 7 yıllık dönem için 6 ülkeye 14.6 milyar Euro katılım öncesi yardım planlanmıştır. Bu kaynakla, tarım sektörümüzdeki yapısal sorunlarımızı çözemeyiz. AB, pazar olmak istemiyor; fakat bizim pazar olmamızı istiyor.

Ülkemizde de tarıma yeterli kaynak ayrılmıyor. Altyapı hazırlanmadan, kadastro ve veraset intikal sorunu çözülmeden Çiftçi Kayıt Sistemi’ne geçildiği, bu kayıtlara göre destek verildiği için tarımsal desteklerden halen 27 milyon hektar tarım arazisinin 17 milyon hektarı yararlanabiliyor, 4 milyonun üzerindeki çiftçinin de 1.5 milyona yakın kısmı yararlanamıyor.

Bazı ürünlere verilen primler (ise) ithal maliyeti ile üretici maliyetlerini esas alan hedef fiyatlar arasındaki makası (katiyen) kapatamıyor...

Ş. Şemsi BAYRAKTAR-TZOB Genel Başkanı’
Yazarın Tüm Yazıları