Yeni roller mi dağıtılıyor?

ÖNCE bazı saptamaları ve aklıma takılan soruları alt alta sıralayalım:

1) Erdoğan-Bush görüşmesinden çıkan en somut netice "anında istihbarat". ABD gösterecek, Türkiye vuracak! Sınırlı harekát ile ilgili toplantıdan çıkan somut hiçbir şey yok. Üstelik, Genelkurmay Başkanı’na göre istihbarat paylaşımı da halen başlamadı.

İstihbarat paylaşımını bir dostluk göstergesi olarak kabul edebileceğimiz gibi "Ancak benim müsaade ettiğim kadar vurabilirsin!" şeklinde de anlamak mümkün. Daha önce yazdığım gibi müttefikin "ortak düşman" hakkında eskiden neden istihbarat vermediği de sorgulanabilir.

2) PKK "ortak düşman" ama ABD PJAK ile İran’da birlikte hareket ediyor. PJAK adına çalışan bazı teröristler ise Türkiye kökenli.

Aynı dağlarda, aynı kamplarda birlikte yaşayan PKK ile PJAK’ı ABD nasıl ayırt edecek?

3) CHP "Irak meselesi"nde aniden muazzam yumuşak ve akıl dolu öneriler üretmeye başladı. Sınır ötesi harekát konusunda ise hükümeti hemen hiç sıkıştırmıyor. Bu ani politika değişiminin Bush görüşmesi sonrasına rast gelmesi sadece bir tesadüf mü?

4) Bush görüşmesi ardından DTP’nin PKK sempatizanlığı/yakınlığından sıyrılıp, açık ve seçik PKK polikalarını savunarak, resmen olmasa bile, fiilen PKK’nın siyasi uzantısı haline gelmesi de bir tesadüf mü?

Kürt unsurların resmi ortamlarda federasyonu bu kadar pervasızca savunduğu başka bir dönem hatırlıyor musunuz?

* * *

Bazı gazeteciler DTP’deki sertleşmeyi ve bu sertleşmeye verilen resmi/gayri resmi tepkileri bir araya koyunca Apo’nun DTP’yi kapattırmak için gayret sarf ettiğini, zira PKK’nın siyasallaşmasını istemediğini düşünüyorlar.

Düşüncelerinde hiçbir mantık eksikliği yok. Ama...

Bütün bu saptamaları ve soruların olası cevaplarını bir araya koyunca insanın aklına başka bir pazarlık da geliyor:

1) PKK’nın siyasallaşmasını, "iki ayrı unsurdan oluşan demokratik cumhuriyetin" siyasi zeminde tartışılmasını Türkiye’nin ne kadar hazmedeceği sınanacak, eğer hazım derecesi yeterli bulunursa ABD’nin denetlediği PKK unsurları terörden vazgeçecek.

2) ABD’nin denetimini yitirdiği, hatta başka ülkelerin denetimi altına giren PKK unsurları ise mümkün olduğunca ortak vurulacak.

3) Ana muhalefetin desteği ile hükümet Kuzey Irak’a karşı yeni ve sıcak bir yaklaşım sergileyecek. ABD, nihayet Kuzey Irak’ı Türkiye’ye emanet edebilecek duruma gelecek.

* * *

İşin özü; PKK kendi ayrımcı politikalarını ne kadar siyasileştirebilirse terörden o oranda uzaklaşacak!

* * *

Bütün bunların dışında ama hemen dibinde:

Şimon Peres ve Mahmud Abbas dün Ankara’da el sıkışarak "İsrail-Filistin meselesi"nin çözümünde Türkiye ile ABD’nin birlikte durduklarını bütün dünyaya gösterdiler.

Ancak, Türkiye’nin Hamas ve İran meselelerinde duruşu hálá buğulu ve ABD ile İsrail’i memnun edecek yönde değil.

Bana öyle geliyor ki, yukarıda takdim ettiğim üç ayaklı pazarlığın hayata geçirilmesi için Türkiye’nin, PKK’nın siyasallaşmasını hazım gücü kadar, önemle "İran meselesi"nde açık ve net ABD’den yana tavır alması da bekleniyor.

* * *

T.C. Hükümeti’nin İran konusunda nasıl bir tavır belirleyeceği ve ABD ile yapılan pazarlıkla ilgili olarak TSK’yı ne kadar ikna edebileceği yakında anlaşılır!
Yazarın Tüm Yazıları