İstanbul’da Başbakan’ın rektörlerle yaptığı toplantı sırasında çıkan öğrenci olayları ve polisin gösterdiği insafsız tepki, daha sonra Burhan Kuzu’ya Ankara SBF’de yapılan yumurtalı karşılama beni eski günlere götürdü.
* * * Baştan söyleyeyim, Burhan Kuzu’nun kendisine gösterilen terbiyesiz tepkiye verdiği kontra-tepki ne bir bilim adamına, ne de yetişkin bir insana yakışıyor. Kuzu o kadar hoşgörüden uzak ve benmerkezli davrandı ki, sanki medyada şöhret olmak istedikleri için replik kapmak uğruna sansasyonun üzerine giden artizlere benzedi. Belki Dekan’a, Rektör’e dişi geçmeyecek ama, birkaç yumurtacı öğrenciyi mahkûm ettirirse sanki “sıfırcı hocaların” hazzını yakalayacak. Sonradan kendi okulunda bir konuşma yaptı ve Üniversite’de yapılan bu konuşmaya öğrenciler alınmadı. Öğrencisiz üniversite! Bu ayıp da Kuzu Hoca’ya tarih boyunca yeter. * * * Ben ise eski günlere gittim. Dünyada her şeyin değiştiğini ama gencin ruhunu kamçılayan delikanlılığın, adı üzerinde vücutta dolaşan kanın insanı delirttiği dönemin aynen orada durduğunu gördüm. Durup geri bakınca, saçma sapan bir sürü gösteride rol aldığımı hatırlıyorum. Bugün “can dostlarım” olan bazı arkadaşlarıma delikanlılık dönemimde “gerici” veya “faşist” yaftası takıp, nasıl haksızlık ettiğimi anımsıyorum. Ama, bir noktada hâlâ gurur duyuyorum. O dönemler hayatta en samimi, en temiz olduğum dönemlerdi. Ne bende, ne diğer komünistlerde, ne milliyetçi, ne de İslamcı arkadaşlarda art niyet, çıkar beklentisi yoktu. İnandığımıza halisane inanırdık! Ülkeyi kurtaracak gücün damarlarımızda akan adrenalinde olduğunu zannediyorduk ve kişisel hesap tutmaktan utanıyorduk. Hepimiz sonradan bozulduk! * * * Benim gösterici gençlerle yakın düşünmem mümkün değil. Bana göre onlar, tıpkı 40 yıl önceki Cüneyt gibi, analiz yapamıyorlar, gerçeklerle yüzleşemiyorlar, basmakalıp düşünmeyi tercih ediyorlar. Bazen beni çıldırtıyorlar. Ama, insanlık katında benim bugünkü halimden katbekat temizler. * * * Bu öğrencileri de tıpkı 40 yıl önce bize yaptıkları gibi yaftaladılar, hain ilan ettiler, yerden yere vurdular. Referandum öncesi katledilen komünist öğrencilere ağlayan Başbakan atılan dayağı az buldu. Beynine oksijen gitmeyen bazı gazeteciler, zaten gençlerden nefret eden medya mensupları, hâlâ ruhundan komünist nefretini atamamış Prof.’lar; Hükümet’e yaranmak uğruna ucuz tahlillerde bulundular, hayali senaryolar yazdılar. Onları yine de anlıyorum, dünya görgüleri bu kadar! Haklarını yemek istemem. Hükümet’e destek veren bazı “eski tüfekler” de öğrencileri savundular. * * * Ancak, bazı eski dava arkadaşlarım sadece ve sadece midemi bulandırdılar! 30 yıl önce, 40 yıl önce; kendileri de delikanlılığın şahikalarında uçarken mangalda kül bırakmıyorlardı. Şimdi, 40 yıl önce kendi yaptıklarını yapan gençleri satıyorlar! İster adına değişim deyin, ister metamorfoz, hepimiz zaman içinde farklılaşıyoruz. Ama hamd olsun, henüz bunamadık! Bu yalakaların suratına bağırasım geliyor. Çıkarı uğruna insan değişir ama aslını inkâr eder mi? Oğlu, kızı yaşında genci satar mı? Hem de ne uğruna? Üç kör kuruş uğruna! Yuh olsun sizlere!