NİLÜFER Göle'nin ‘‘Toplumun Merkezine Yolculuk’’ adlı kitabında aynen şöyle yazıyor:
‘‘Toplumun merkezi kaçınılmaz olarak farklılıkları, çatışmaları içinde barındırıyor. Bu da toplumu tek bir özne olarak ifade edemeyeceğimizi gösteriyor. Bu çatışmalar, yaratıcı çatışmalar olabileceği gibi yıkıcı da olabilir. Toplumsal farklılıkların, tartışmaların ve çatışmaların hiçbir yeni-düzen-yaratıcı enerji oluşmaması sonucunda toplum ya kendi içinde çözülür, iç savaş durumları gibi, ya da sadece devletin düzenine teslim olur, devrim ya da askeri darbelerde görüldüğü gibi. Sonuç olarak toplum her iki durumda da merkezini, daha ötesi yaratıcı enerjisini kaybeder, eskir. Toplumun merkezine yolculuk, geleceği şimdiden tam olarak kestiremeyeceğimiz, bilinmeyen bir istikamete yolculuk. Bilim (kurgu) macera ve keşiften oluşan bir yolculuk. Jules Verne'nin bilimkurgusundaki gibi: Arzın Merkezine Yolculuk.’’
(Ufuk Kitapları. Da Yayıncılık. Sosyal Bilimleri Dizisi: 2. İstanbul 2002. Tel: 212-232 17 51.)
* * *
Bu kitabı okurken zihnim seçimlere kaydı. Aklım sandıkta kaldı.
Demokrasiyi demir leblebi gibi, ne tamamen yutup sindirebilen, ne de tükürüp tamamen dışına atabilen necip Türk milleti yine bir seçim döneminde; ya bir kez daha devletin derinliğine doğru yelken açacak, ya da birkaç kez denediği gibi, kendi merkezine yönelecek.
* * *
Nilüfer Göle diyor ki:
‘‘(Toplumda) hiçbir yeni-düzen-yaratıcı enerjisi olmaması sonucunda toplum ya kendi çözülür,....., ya da devletin düzenine teslim olur.’’
Son 200 yıldır tüm yeni-düzen-yaratıcı projeleri, Kurtululuş Savaşı dışında, hep dışarıdan ithal edilen ülkemiz yine böyle bir sınavın eşiğinde.
Cumhuriyet, demokrasi, dışa açılım dönemeçlerinden sonra AB üyeliği ile en önemli dördüncü dönemecinin eşiğindeki Türkiye, 3 Kasım'da ya bu dönemeci dönecek, ya da tekrar devletin nerede ise herkesi bizar eden statükocu önerisine teslim olacak.
Her zaman olduğu gibi, devlet yine duyguları kaşıyan ‘‘Apo'yu asmayalım da besleyelim mi’’, ‘‘milli bağımsızlık onuru’’, ‘‘ülkemizin tarihinden gelen özel şartları’’ vb. kışkırtıcı deyişlerle değişimibertaraf etmeye çalışacak.
* * *
Ben Ufuk Kitapları'ndan büyük keyif alıyorum. Nilüfer Göle dışında; Kemal Karpat (‘‘Osmanlı ve Dünya’’), İlber Ortaylı (‘‘Gelenekten Geleceğe’’, ‘‘Tarihin Sınırlarına Yolculuk’’, ‘‘Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiyesi'ne’’), Ali Köse (‘‘Sekülarizm Sorgulanıyor’’) gibi kıymetli düşünürlerin eserlerini ön plana çıkaran Ufuk Kitapları bana gerçekten ufuk açıyor.
Erken seçime giderken, son kararınızı vermeden önce, bu kitaplara en azından bir göz atın.