ÖNÜMÜZDEKİ şubat ayında İsrail’de seçim var. İsrail halkı İran’ı ve onun uzantıları olan Hamas ve Hizbullah’ı günlük hayatlarında bile açık tehdit olarak görüyorlar.
Gazze’den yağan roketler haklı olduklarını gösteriyor. Seçimlerde Kadima’dan Livni, İşçi Partisi’nden Barak ve Likud’dan Netanyahu güçlü adaylar. İsrail halkının gözünde hangisi daha şahin gözükürse seçimleri o kazanacak.
Zulüm İsrail’de açık artırmaya çıkmış vaziyette!
* * *
Filistin de ocak ayında devlet başkanlığı seçimine hazırlanıyor. Hamas’ın yapılmasını istediği, Mahmud Abbas’ın ise genel seçimlerle birlikte önümüzdeki yıla ertelenmesini talep ettiği seçimlerin artık yapılması çok zor ama Hamas Filistin halkını ne kadar çok mağdur duruma düşürürse Abbas’ın Fetih’ini seçimlerde o kadar gerileteceğine inanıyor. Onun açısından Filistin halkı ne kadar çok İsrail’in zulmüne uğrarsa kendi oyları o kadar yükselecek, "işbirlikçi" Abbas o kadar çok gerileyecek.
Birbirlerinin can düşmanı İsrail ve Hamas’ın çıkarları bir kelime etrafında birleşiyor:
Savaş!
Zavallı Gazze halkı ne kadar çok zulüm çeker, ne kadar çok insan hayatını kaybederse İsrail de, Hamas da seçimlerde o kadar çok kazanacak! Denklem böyle kurulmuş.
Dünyanın bu bölgesinde hayat bu kadar kalleş, bu kadar kahpe!
* * *
Gazze’de Filistin halkının uğradığı vahşete, gördüğü zulme, soykırımı andıran katliamlara karşı duyarsız kalabilmesi için insanın insan olmaktan vazgeçmesi gerekir.
Gazze’de yaşananlar tabii ki Türk halkını yürekten yaralamaktadır.
Orada yaşananlara hükümetin tepki vermemesi mümkün değildir. Keşke TBMM topyekûn bir kınama kararı çıkarabilse!
Emine Erdoğan’ın "first lady"leri toplayarak yaptığı çağrı ve insani haykırış Türkiye’ye çok yakışmıştır.
Ancak, Türkiye’de de mart ayında seçimler var. Bu seçim de Türkiye için o kadar çok anlam kazanmış ki, iddialara göre, seçimlerden önce Ergenekoncular kaos çıkarmaya çalışıyorlardı.
29 Mart seçimlerinin Recep Tayyip Erdoğan’ı da çok etkilediği son dönemlerde her türlü olaya seçim gözlükleri ile bakmasından belli.
Erdoğan Filistin halkına sahip çıkarken milletin sesini dillendiriyor. Ancak iş Hamas temsilciliğine soyunmaya gelince seçimin rüzgárını da hissediyorsunuz.
Erdoğan neden canla başla Hamas’a sahip çıkıyor?
Hamas’ı çok sevdiğinden mi? Bilemem!
Ancak, şurası açıktır ki bu seçimlerde Erdoğan bir kısım muhafazakár oyları Numan Kurtulmuş’un genel başkan seçilmesi ile yeni bir ivme kazanan Saadet Partisi’ne kaptırmaktan korkuyor. Zira, muhafazakár kesim içinde AKP’nin bulaştığı yolsuzluklardan ve bazılarına göre verdiği BOP Eşbaşkanı görüntüsünden büyük rahatsızlık duyanlar da var.
28 Şubat sürecinde Saadet’ten kopan muhafazakár kitlelerin içinden bir kısmının bu kez yeni bir soluk kazanan Saadet’e meyletme eğilimi ihtimal dahilinde.
* * *
Erdoğan sadece bir parti lideri olsa "Seçim stratejisi kendi bileceği iştir" der geçeriz. Ama o Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı. Söyledikleri ülkeyi bağlıyor.
Erdoğan Hamas’a sahip çıktığı her gün Türkiye’yi Hamas’ı bir terör örgütü olarak gören Batı’dan koparıyor, dünyada ciddiyetini kaybediyor, arabuluculuk şansını yok ediyor ve maalesef ülkede Yahudi düşmanlığını alabildiğine körüklüyor.