Türkiye'nin Irak'ta aklı çok karışık

ORTADA iki gerçek var. Hükümet ve özellikle Dışişleri Bakanlığı, son dönemde Irak'ta yön verici rol oynamak için büyük gayret sarf ediyor. Ancak, bu gayretler başta ABD olmak üzere uluslararası camiada büyük çapta göz ardı ediliyor.

***

Türkiye, Irak meselesinde hálá çözüm üreten değil, sorun çıkaran ülke olarak anılıyor!

Washington'dan aktardığı gözlemlerine büyük değer verdiğim Ali H.Aslan, ABD'nin başkentinden Türkiye'nin nasıl göründüğünü köşesinde "Kanlanmayan Bitler Cumhuriyeti" başlıklı yazıyla irdelemiş (Zaman-05.03.07). Ali H.Aslan, "Diplomasi camiasında eskiler 'Kimse Türk'ün biti kanlansın istemez' sözünü çok kullanırmış" diye saptadıktan sonra bunun nedenlerini ararken aynen şöyle yazıyor:

"...O halde neden Türkiye böylesine yok sayılıyor? Size acı gerçeği söyleyeyim mi? Çünkü Washington’da Türkiye’yi umursayan pek az. Türkiye, sorun çıkarmadığı sürece, dar bir uzman kadrosunun ve orta kademe bürokratların gündeminin ötesine sıçrayamıyor."

Ona göre Washington'da siyasiler, Türkiye'ye PKK konusunda ne söz verirlerse versinler bürokratlar bu sözleri fazla kale almıyorlar.

***

Dışişleri Bakanlığımızın Irak konusundaki özel gayretlerini, ben son zamanlarda memnuniyetle izliyorum; ama ABD'nin Türkiye'ye sadece çıban başı olarak bakmasının en önemli nedeninin yine de Türkiye'den kaynaklandığını düşünüyorum.

Irak ve özellikle Kuzey Irak politikalarında Türkiye bölünmüş bir görüntü veriyor.

Bir yanda Türkiye; Irak'ın toprak bütünlüğünü tanıyor, anayasasına saygı duyuyor, öte yanda Irak'ın bütünlüğünün ve anayasasının ana unsurlarından Kuzey Irak'ı yok sayıyor!

Hükümet, Talabani ve Barzani gerçeğini kabul etmiş gözüküyor; ama TSK ve Cumhurbaşkanlığı bu kişileri hasım gördüklerini açıkça söylüyorlar.

Genelkurmay'ın açıklamasından anlıyoruz ki, üstelik bu görüş TSK'nın "resmi" görüşü. Öte yanda, Başbakan'ın son telefon görüşmesiyle belli oluyor ki, Kuzey Irak liderleriyle yakınlaşma gayretleri de hükümetin "resmi" görüşü.

Hepimiz biliyoruz ki bir ipte iki cambaz oynamayacağı gibi, bir ülkenin aynı konuda iki resmi görüşü olmaz!

Sakın, "Aslolan hükümetin görüşüdür" demeyin.

Başta ABD olmak üzere yedi düvel ayrıca biliyor ki, siyasi konularda hükümetin görüşü kadar TSK'nın görüşü de önemlidir.

***

Bu ahval ve şerait altında; siz ABD'nin Türkiye masasında çalışan bir bürokrat olsanız, nasıl düşünürdünüz?

"Bizim Türkiye'den en büyük beklentimiz, Irak'ta en fazla güvendiğimiz, kendi iç barışını en doğru koruyan Kuzey Irak'a sahip çıkması, hamilik, ağabeylik etmesidir. Ancak, Türkiye'nin bu konuda ne düşündüğü açık değil. Tamam, sivil kanatta bir yumuşama var; ama Kuzey Irak'ın geleceğinin en fazla bağımlı olduğu TSK bu konuda hálá oldukça katı bir tutum izliyor. Öte yandan hepimiz biliyoruz ki, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden Türkiye'de şu dönemde TSK siyasi arenada çok aktif ve toplumun bir kesimi de bunu ondan bekliyor. Böyle karışık bir döneminde biz Türkiye'ye neden PKK konusunda yardımcı olalım? Olsa olsa yardımcı oluyormuş gibi yapalım. Seçimin sonucunu bekleyelim."

***

Bir de DTP'nin bağımsız adaylar çerçevesinde TBMM'ye 15-20 milletvekili soktuğunu düşünün. İşte işler o zaman beter karışacak!

(Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları