ÖNCE bir cevap: İdeolojik/totalojik görüşü ile dünya ekonomik krizini ABD devletinin çıkardığını söyleyen alaturka liberal Atilla Yayla, ilk yazısında "Dış politikasındaki saldırganlık, dünyanın jandarması rolüne soyunmanın getirdiği yüksek askeri harcamalar" (Zaman-3.10.08) nedeniyle ABD devletini suçluyordu.
Ben de bu abuk savı eleştirmiştim (Hürriyet-15.10.08). Çok kızmış. Ama yine de çark etmiş. Bu sefer yeni makalesinde savaştan hiç bahsetmiyor ve "Elimizdeki bütün maddi bilgiler gösteriyor ki, finansal piyasalar krizi ABD devletinin önce Amerikalılara, sonra insanlığa armağanıdır. Devlet müdahaleleri ve devletin parayı ve kredi piyasalarını manipüle etme çabaları yüzünden çıkmıştır" diyor. (Zaman-17.10.08).
Atilla Yayla’ya açıkça soruyorum: Dünyada bir tek kendisinin ulaştığı ve krizi devletin çıkardığını gösteren "maddi bilgiler" nelerdir, bir zahmet açıklasın, biz de bilgi sahibi olalım. Yine totalojik bir cümle ile "elimizdeki tüm maddi bilgiler" diyerek kaba bir genelleme yapmak yerine oldukça uzun makalesinde bu maddi bilgileri sıralasaydı, bilim ahlakına daha uygun davranmış olmaz mıydı?
Üstüne üstlük; Atilla Yayla "serbest piyasa ekonomisi"ni canla başla savunduktan sonra sonunda aynen şöyle diyor: "Bir kere daha altı çizilmelidir ki engelsiz piyasa ekonomisi bir idealdir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde böyle bir model yoktur."
Haydaa! Bir bilim adamının görevi, ideallerini "görülmüş rüyalarım var" minvalinde mi anlatmaktır, yoksa kriz gibi somut bir konuda, somut olguları somut önerilerle mi değerlendirmektir? Yayla, kendi tarifiyle bir "ideali" anlattığına göre benim onun tutumuna "ideolojik/totalojik" dememde ne mahzur var?
* * *
Gelelim Türkiye’ye. Benim sadece basit bir önerim var. Önce bazı kritik rakamlar:
1) Türkiye’nin cari açığı, 2008 Ağustos’ta, 2007 yılı Ağustos ayıyla karşılaştırıldığında % 101.7 oranında artarak, 1 milyar 637 milyon $’dan, 3 milyar 302 milyon $’a yükselmiş.
2) Türkiye’nin dış borcu, geçen yılın mart ayı sonunda 212 milyar $’mış. Bu yılın mart ayında 262 milyar $ olmuş. Bir yılda dış borç artışı 50 milyar $! Toplam dış borcun 74 milyar $’ı kamu borcu.16 milyar $’ı Merkez Bankası’nın borcu. 172 milyar $’ı ise özel sektörün borcu. Özel sektörün toplam 172 milyar $’lık borcunun 60 milyar $’lık bölümü banka ve finans kesiminin borcu, 112 milyar $’lık kısmı ise özel şirketlerin borcu. Özel sektör kendini çevirmek için her yıl 50 milyar $ dış borç bulmak zorunda.
3) Türkiye’nin nüfusu 2007 sonu itibarıyla kabaca 70 milyon! Çalışabilir nüfusun (15-64 arası) oranı % 66.5! Bu demektir ki çalışabilir insan sayısı 46.5 milyon! Resmi işsizlik oranı ise kabaca % 10! Yani iş aradığını beyan eden 4.6 milyon insan işsiz. Bu ülkede 42 milyon insan takriben 23.5 milyon insanı beslemek zorunda.
Takriben her 2 kişi, 1 kişiyi bakmak durumunda!
4) Şimdi sıkı durun, toplam nüfusu 70 milyon, çalışabilir nüfusu 46.5 milyon, çalışan sayısı ise 42 milyon olan ülkemizde milletin cebinde kaç adet kredi kartı var, biliyor musunuz?
Tam tamına 38 milyon! Toplam 18 milyar $ kredi borcu bankalarda birikmiş!
Türkiye vatandaşlarının bankalara toplam borcu ise 115 milyar $!
* * *
Bu rakamlar Türkiye’nin dünya ile ne kadar entegre olduğunu ve ayrıca iç ekonomik dengelerin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Dünyada fırtına varken, yağmurdan kaçmamız imkánsız.
Ben sadece basit bir öneride bulunacağım:
Hükümet kendi siyasi-bürokratikekonomik birimleri dışında; işveren,işçi ve tarım sektörü temsilcilerinin de katılacağı bir "Ekonomik Tedbirler Konseyi" kursun ve bizi bekleyen bela ile hem ortak sorumluluk, hem de ortak akıl ile mücadele edelim.