TÜRKİYE’de aydınların olgular/belgeler karşısında alacakları tavrı bir soru belirliyor:
"Bu olgu/belge işime geliyor mu, gelmiyor mu?"
İstisnalardan özür dilerim ama düşünce sistematiği bağımsız bir akılüzerine kurulu olması gereken aydınların önemli bir bölümü bir yere bağımlılar ve olgulara/belgelere objektiflik koşulu ile değil,bağımlı olduğu görüş/siyaset açısından "işine gelirlik" ilkesi ile bakıyorlar.
Binnaz Toprak’ın, Tarhan Erdem’in, Yılmaz Esmer’in vb.’nin saha araştırmaları hep "işine gelirlik" ilkesi ile irdelendi, araştırmanın sonuçları "işine gelmeyenler" tarafından neredeyse küfürle karşılandı.
* * *
Şimdi elimizde Türkiye’yi her durumda rezil eden bir belge var ama henüz gerçek mi, sahte mi olduğunu bilmiyoruz. Sonucu kriminal inceleme belirleyecek. Ortaya belgenin orijinali konamazsa bu da yapılamayacak. Hal böyle iken "entellerimiz" şimdiden tavır belirlediler.
Belgenin gerçek olması "işine gelenler" şu basit mantıkla hareket ediyorlar:
TSK darbe üzerine darbe yapmış, çeşitli andıçlar yayınlamış, insanlar hakkında zaman zaman yalan suçlamalarda bulunmuş bir kurum olduğuna göre bu belge de muhakkak gerçektir!
Salih Memecan’ın karikatüründe birinin elinde malum belge bulunan 2 kişi konuşuyor. Biri soruyor: "27 Mayıs?" Öbürü cevaplıyor: "Gerçek!" İlki sırayla soruyor: "12 Mart" -"Gerçek", "12 Eylül" -"Gerçek", "28 Şubat" -"Gerçek", "27 Nisan" -"Gerçek".
Soruları soran ikinciye sonunda belgeyi gösteriyor ve soruyor: "Bu belge?" Bu sefer cevaplayan "Valla sahte olabilir" diyor! (Sabah, 17.06.09)
Salih Memecan’a göre bunca gerçek darbeye rağmen kriminal sonucu bekleyenler şapşal-aptal insanlar!
Bunca darbeye rağmen bu belgenin kriminal sonucunu bekleyen bir şapşal-aptal olarak Memecan bana şu sözleri hatırlattı.
"Adı çıkmış 9’a, inmez 8’e!"
"Adı çıkacağına canı çıksın!"
Bense hálá, 28 Şubat’ta 7 davadan yargılanmış, 27 Nisan’a hemen o sabah NTV’de "Bu bir muhtıradır!" demiş kişi olarak bu belgenin laboratuvar neticesini beklemeyi yeğliyorum.
Bazı arkadaşlar ise "İntikam! İntikam!" naraları atmayı çok seviyorlar.
* * *
Bir başka örnek ise entelektüel kapasitesinden zerre kadar şüphe etmediğim Ali Bayramoğlu! Bayramoğlu ilk gün şöyle yazdı:
"Şunu kabul edelim, bunca gelişmeye, uzlaşma adımına, sivilleşme çabasına rağmen, asker(in) ya kurum olarak ya bir grup olarak meşru hükümeti imhaya, bir toplumsal kesimi hedefe koymaya soyunuyor." (Yeni Şafak, 16.06.09)
Bayramoğlu’nun ilk günkü kanaatikesin!
Aynı Bayramoğlu ertesi gün ise şöyle yazıyor:
"Biz soru sormaya ve şüphe duymaya devam edeceğiz. Bu belge ya da bir diğeri sahte olabilir. Ama onlarca gerçeği var." (Yeni Şafak, 17.06.09)
Bayramoğlu da, ilk günkü kesin kanaatinden vazgeçse de, TSK için inatla "Adı çıkacağına..." yaklaşımı içinde!
* * *
Türkiye’nin düşünce iklimi "işine gelmeyeni" yerden yere vuran, "işine geleni" baş tacı eden bir iklim!
Oysa ortada Türkiye’yi dünyaya her durumda rezil eden bir belge var ama sahte mi, gerçek mi henüz bilmiyoruz!