ÖNCE okurlarıma bir özür borcumu eda edeyim. Dünkü yazımda ABD’nin yeni Savunma Bakanı Bob Gates’ı Dışişleri Bakanı olarak yazmışım. Herhalde yol yorgunluğu!
* * *
ABD seçimleri sonrası Irak’ta radikal bir değişikliğin olacağı bir döneme giriliyor ve ne yapılması gerektiği konusunda türlü çeşitli ülkeler ve siyasiler ortaya türlü çeşitli fikirler atıyorlar ama Türkiye’de "tık" yok.
Alın size iki haber:
1) İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, "Irak meselesi"ni tartışmak ve çözüm aramak üzere hafta sonu Suriye ve Irak Devlet Başkanlarını Tahran’a davet etti, daveti Talabani hemen kabul etti. (Sabah-21.11.2006)
2) Biz Güneydoğu’da PKK’yı tartışır dururken Kürtler arasında Hizbullah dev adımlarla genişliyor. (Bkz: Önder Aytaç ve Emre Uslu: "The Revival of Kurdish Islamism?" -Kürt İslamcılığı Yeniden mi Uyanıyor?"- The New Anatolian Gazetesi-17.11.2006)
Elinizi vicdanınıza koyun ve Türkiye için vahim sonuçlar yaratabilecek bu iki gelişme karşısında Türk Hükümeti’nin ne yaptığını siyasi tercihinizin dışına çıkarak kendinize sorun!
* * *
21. yüzyıl yanı başımızda şekilleniyor, iddialı tüm ülkeler pay kapmak için yırtınıyor ve biz sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapmak veya yapmamak için uğraş veriyoruz!
AKP’nin hem İslami hassasiyeti yüksek parti görünümü vermesi, hem de Başbakan başta olmak üzere İslam dünyasında dönen uluslararası oyunlar karşısında bu kadar duyarsız olması insanı çatlatıyor.
* * *
Ben Türkiye’nin "olup bitenler" olup bittikten sonra aval aval "Peki şimdi biz ne yapacağız?" diye soran pasif politikalarından bıktım. İran’ı haset ve hayranlıkla izliyorum.
Ortadoğu’da etkinliğini İran’a kaptırmış bir Türkiye’nin dünyada rolü ne kadar küçülür, medeniyetlerin ittifakında payı ne hallere düşer, AB önündeki mukayeseli avantajı nasıl heba olur diye düşündükçe hırsımdan çatlıyorum.
* * *
Türkiye’nindünyanın gündemini tarif eden "Irak meselesi"nde aktif politika üretmesini bu safhadan sonra beklemek salaklık olur ama ben yine de düşüncelerimi aktaracağım:
1) "Güneydoğu meselesi"ni halletmemiş bir Türkiye dünyada çözüm bulucu olarak değil, sadece problem yaratıcı ülke olarak algılanıyor. Çözüme bu kadar yakın olduğumuz dönem ise bir daha ne zaman ele geçer bilemem. PKK çökmüştür. Apo istendiği şekilde yönlendirilmeye her zamankinden fazla hazırdır. Güneydoğu’da savaşa inanan Kürt nerede ise kalmamıştır. "Dağdan ovaya inmek" için fırsat her zamankinden fazladır. Türkiye ivedelikle çözüm arayıcı politikaları tartışmak ve uygulamaya koymak zorundadır. Apo ile zımni anlaşma yapıp, Mayıs 2007’ye kadar oyalamak belki Erdoğan’a yarar ama ülkeye büyük zarar vermektedir.
2) Türkiye bir an önce Kuzey Irak’taki FedereKürt Devleti gerçeğini kabul etmeli, Kuzey Irak’ta kişi başına 2.000 $’a çıkan milli gelirden pay almak için kendi Güneydoğu’su ile Kuzey Irak’ı ticari açıdan sıkı sıkı birbirine bağlamalı, bu bölgede yatırım için işadamlarına özel teşvik uygulamalıdır.
3) Şiilerin hamisi İran, Sünnilerin hamisi Arap dünyası ise Türkiye de Kürtlerin hamisi olmalı ve fiilen çoktan hayata geçmiş bölünme hukuki statü kazanırken Kuzey Irak’ın garantörü olmalıdır.
4) Türkiye Irak için aralık ayından önce özel bir uluslararası konferans toplamak amacı ile açık gayret sarf etmelidir!