MANGAL yürekli kadının on binlerce insan tarafından muhteşem bir coşkuyla kaldırılan cenazesi bana insan fıtratı hakkında bir özelliği tekrar gösterdi.
Bazı insanlar farklıdırlar, onların bazı nitelikleri diğer insanlara göre üstündür ve bu üstünlük onları doğal lider yapar. Demokrasi/cumhuriyet ikileminde bazı duruşlarına katılmasam da Türkan Saylan’a sağlığında duyduğum saygı ve hayranlık cenaze töreninde mislisiyle arttı. Hayata karşı duruşundaki şaşmaz ilkelilik; efsanelerin, tek tük de olsa, hálá var olduğunu gösteriyordu.
* * *
Cenaze törenine katılanlar ve dahi katılmayanlar hakkındaki gözlemlerim ise bana Tarhan Erdem ve arkadaşlarının Hürriyet Gazetesi adına yaptıkları ve bugüne dek yapılmış en büyük saha araştırması sayılan "Biz Kimiz? Kültürel, Ekonomik ve Sosyal Hayat Tarzı Araştırması" başlıklı çalışmanın bulgularının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gösterdi. Bana göre araştırma "Biz Kimiz?" sualine cevaben 3 önemli bulgu sunuyordu.
1) Nüfusun % 85-90’ı bir kümede, % 10-15’i ise ayrı ayrı bir kümede toplanıyor.
Toplumu 2 kümeli bir toplum olarak görmek mümkün.
2) Toplumun % 85-90’ı kendini "muhafazakár hayat tarzına" daha yakın görüyor. Sadece % 10-15’i kendisini "modern hayat tarzına" yakın konumluyor.
3) Çatışma, "laiklik-şeriatçılık ekseni"nde değil. Her ne kadar modern hayat tarzını (% 10-15) benimseyenler "Türkiye’ye şeriat gelmesinden" korkan en büyük grup olsalar da toplumun geniş katmanında böyle bir korku yok. (Cüneyt Ülsever, "Biz Kimiz?", Hürriyet Gazetesi, 24, 25, 26 Şubat 2009)
Araştırma özetle toplumda güçlü bir çatışmanın var olduğunu, ancak bu çatışmanın "laiklik-şeriatçılık" ekseninde değil, Cumhuriyet’in yarattığı "modern hayat tarzı" ile bu hayat tarzını dayatmacı bulan ve buna direnen "muhafazakár hayat tarzı" arasında cereyan ettiğini söylüyordu. Rahmetli Türkan Saylan ve arkadaşları Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile, Tarhan Erdem’in deyimiyle "modern hayat tarzını" benimseyenlerin haklarına ve hukuklarına, eğitim ihtiyaçlarına sahip çıkıyorlar. Bu uğraş özünde doğru bir mücadeledir, zira "modern hayat tarzını" benimseyenler kadar "muhafazakár hayat tarzını" benimseyenler de aynı oranda dayatmacılar. Ellerindeki siyasi güç büyüdükçe dayatmaları da büyüyecektir.
Türkiye gibi demokrasiden nasibini yeteri kadar almamış ülkelerde kim siyasi gücü eline geçirirse diğerine alabildiğine kendi değerlerini dayatır.
* * *
Türkan Saylan’ın cenazesi "modern hayat tarzı-muhafazakár hayat tarzı eksenindekiçatışmanın" ne kadar derin olduğunu bir kez daha görmeme vesile oldu.
Cenazeye katılanlar ve katılmayanlar, cenazeyi büyük puntolarla görenler ve neredeyse görmemeye çalışanlar, rahmetli hakkında ifade edilen ve edilmeyen görüşler bana toplumda çok derin bir ayrışım olduğunu bir kez daha gösterdi.
Hayat tarzı o kadar güçlü bir kavramdır ki, cenazeye katılanların büyük çoğunluğu, adeta sözleşmişler gibi, benzer giysiler giymişler, benzer saç kesimleri yaptırmışlar, sakallılar benzer türde sakal bırakmışlar, hemen hepsi benzer kelimeleri benimsemişlerdi. Cenazeye katılmayan veya Türkan Saylan’a sağlığında olumlu duygularla bakmayanların giyim tercihlerini, saç kesimlerini -tabii ki türbanlarını-, bıyık şekillerini, kullandıkları kelimeleri hepimiz çok kolay tahmin edebiliriz ve büyük oranda da yanılmayız.
* * *
Cenazeye karşı aldığı soğuk ve uzak tutumla hükümet de çağdaş yaşamı destekleyenleri kendi vatandaşı saymadığını ayan beyan belli etti. Ayrışmakta direnen bir toplumda yaşamak beni huzursuz kılıyor.