New York 28 Eylül gecesi New York’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Senatörü, Demokrat Parti’nin en güçlü başkan aday adayı, eski first lady Hillary Clinton’ın katıldığı iftar yemeğini tertip eden kuruluş, çalışmalarını New York’ta sürdüren Türk Kültür Merkezi (www.turkishculturalcenter.com) idi. Bini aşkın davetli salonu doldururken oldukça yüksek sayıda insan da salona giremedi. Gece çok görkemli geçti.
* * *
Yad ellerde bu kadar büyük bir organizasyonun altından başarıyla kalkan Türk Kültür Merkezi nedir, ne iş yapar, nasıl finanse edilir? Bu üç sorunun cevabı Türkiye’de muhakkak aranacaktır ve merkez üzerinde epey spekülasyon yapılacaktır.
Zira, Türk Kültür Merkezi, Fethullah Gülen Cemaati etrafında toplanan insanlar tarafından oluşturulmuş ve onlar tarafından yönetiliyor!
* * *
Herkesin derdine koşan, gözlerinin içi devamlı gülen Başkan Recep Özkan, Türk Kültür Merkezi/New York’un çalışmalarını kabaca özetliyor.
Merkezde Amerikalılara Türkçe öğretilirken, Osmanlıca derslerinin başlaması için de hazırlıklar var. Zaman zaman çeşitli üniversiteler ile işbirliği yapılarak konferanslar tertip ediliyor. Edebiyat alanında çalışmalar yapılıyor. Yıllık aktiviteler düzenleniyor. Arada bir Türkiye’ye geziler tertip ediliyor. Türk ve Amerikalı hanımlar sık sık bir araya geliyorlar ve aralarında kendi meselelerini tartıştıkları gibi yemek pişirme kursları, kitap okuma saatleri türü aktiviteler tertip ediyorlar.
Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım adına konmuş bir de ödül var.
* * *
İftar yemeği öncesi Başbakan’ı beklerken bir gazeteci arkadaş yemeğin görkemine dikkati çektikten sonra, "Fethullah Hoca Cemaati’ni ciddiyetle takip etmeyen, Türkiye’yi hiç anlayamaz" diyor!
Anında duyar gibi oluyorum. Gülen Cemaati’ni hiç tanımayan, cemaatler arasında fark olup olmadığını anlama zahmetine katiyen girmeyen laiklik hassasiyeti yüksek kesimler "değirmenin suyu nereden geliyor?", diye sual edecekler ve verilen cevapları dukak bükerek "yemezler!" imasıyla dinleyeceklerdir.
Ben can alıcı soruyu Başkan Recep Özkan’a soruyorum:
"Aktivitelere yapılan harcamaları şimdilik bir kenara koyalım. Sadece Lexington Avenue gibi New York’un en pahalı caddelerinden birinde ve muhteşem bir binada böyle geniş bir ofis kiralamak dahi çok masraflı bir iştir.
Değirmenin suyu nereden geliyor?"
Recep Özkan gülümsüyor ve cevabını veriyor!
Merkez sadece ve sadece Manhattan’da çalışan ve cemaate gönül veren/sempati duyan Türk işadamları tarafından finanse edilmektedir!
* * *
Yukarıda yazdım. Bu cevaba dudak bükenler çok olacaktır. Dünyaya "Ilımlı İslam"ı pompalamaya çalışan ABD’nin muhakkak işin içinde olduğunu içlerinden geçirecekler, hatta yakınlarına fısıldayacaklardır.
Eminim; örgütlenemedikleri, ortak bir hizmete emek koyamadıkları, bırakın büyük paraları, üç-beş kuruşu aralarında toplayamadıkları için bunu başka hiç kimsenin başaramayacağını düşünen insanların paranoyası bu kez de Türk Kültür Merkezi’nin nasıl çalıştığını anlamakta aciz kalacak!
Türk Kültür Merkezi’nin olağanüstü çalışmaları Türkiye’yi New York’ta onurlandırıyor. Keşke, diğer insanlar da benzerlerini yapsalar!