RECEP Tayyip Erdoğan’ın bilgi ve üslup seviyesini özel toplantıda ağır sözlerle eleştiren aydının hükümetin noterliğini yapan bir gazetede yazdıklarını okuyup ve dahi hükümetçi bir televizyonda söylediklerini dinledikten sonra "Çıkar uğruna bu ülkede her şey olabilir!" demekten kendimi alamıyorum.
Başka bir demokrat ve dahi akademik kökenli yazarın "Liberal ve demokrat oylar AKP’de toplandı" ibaresini okuyunca demek ki bilimsel düşüncenin de bir anlamı kalmadı diyorum. Gözü kapalı genelleme yapma hakkını yazar kendinde nasıl bulmuş, anlamıyorum.
* * *
Türkiye’de beni ifrit eden bir durum var. İlla ki taraf olacaksın. Ya laikçilerin peşine takılıp gideceksin, ya da AKP’yi özgürlüklerin putu haline getireceksin.
Uyduruk ve hiçbir anlamı olmayan terimlerle düşünmek de herhalde eski slogancılık anlayışının mirası.
Ertuğrul Özkök Abdullah Gül için "Kendisine 2. Cumhuriyetin 1. Cumhurbaşkanı" diyelim mi diye ortaya bir söz attı, değme enteller mal bulmuş mağribi gibi tartışmaya daldılar.
Fransa’nın kendi tarihi üslubu içinde cumhuriyetleri numaralandırmasını sadece kopya ederek Türkiye için analiz yaptığını zannetmek maalesef Türkiye’de entellik kabul ediliyor.
Hadi, bir an için kopyacılığı doğru metodolojikabul edelim!
Cumhuriyetin nitelik değiştirmesi için rejimin nitelik değiştirmesi gerekir.
Bu da ancak Anayasa’yı değiştirerek mümkün olabilir.
Henüz resmen tartışmaya açılmış yeni bir anayasa metni yokken, AKP’nin görüşleri dahi ortada değilken, bu acelecilik nedir anlamak mümkün değil.
Özgürlükçü entellere bir soru:
Vergi alırken ayırt etmediği Alevilere Diyanet bütçesinden pay vermeyen bir rejim yeni bir cumhuriyet yaratabilir mi?
Bu soruya yeni anayasanın nasıl cevap vereceği henüz ortada değilken "Müjde müjde, rejim değişti!" diye bağırmanın ne anlamı var?
Sloganlarla düşünen, daha doğrusu düşündüğünü zanneden bazı Türkiye aydınları "ılımlı İslam", "Müslüman demokrasi", "muhafazakár demokrat", "Türkiyelilik", "2. Cumhuriyet" gibi sadece "copy and paste" (kopyala ve yapıştır) metodu ile uydurulan anlamsız ve içi boş kavramlara sarılarak atışmaya bayılıyor. Çoğunluk ise bu terimleri kaale dahi almıyor.
O kalede veya bu kalede, fark etmez, ne kadar sığ sularda tepiştiklerini zerrece anlamıyorlar.
* * *
Aydın, yapısı itibarıyla muhaliftir. Beyni ister istemez, hep eksik ve açık arar.
İktidar yalakası aydın/gazeteci/akademisyen topluluğu ekonomisinden öte beyni de az gelişmiş insanların ağırlık taşıdığı ülkelerde var.
Bir insanın aynı anda hem TSK’nın siyasete karışmasına karşı çıkıp, Anayasa Mahkemesi’nin "367 yorumunu" demokrasiye indirilmiş bir darbe olarak görmesine, hem de Başbakan’ın Bekir Coşkun’u ülkeden kovmasını, türban hakkında AİHM’nin değil, ulemanın karar vermesini istemesini, zina hakkındaki akıl dışı sözlerini eleştirmesi çok mu zordur?
Hem Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olma hakkını savunmak, hem de icraatlarını yakın takibe almak mümkün değil midir?
* * *
Her durumda tutarlı davranmaya çalışmak abesle iştigal midir?
Başbakan’ın zor günlerinde yanında olup, ikbal günlerinde uzağına düşmek insana çok şey mi kaybettirir?