TÜRKİYE ile ABD ilişkileri hiçbir zaman "ABD böyle düşünüyor" diye özetlenecek kadar basit bir seviyede ele alınamaz.
Kaldı ki ilişkiler; herhangi iki ülke arasında tek boyutlu bir çizgide özetlenemez.
Türkiye-ABD ilişkileri en azından kabaca üç boyutta ele alınmalıdır:
1) Dışişleri Bakanlığı ile State Department arasındaki diplomatik ilişkiler.
2) TSK ile Pentagon arasında askeriilişkiler.
3) ABD Başkanı ile Cumhurbaşkanı veya Başbakan arasındaki liderilişkileri.
Bu ilişkiler genelde birbiriyle çelişen ilişkiler değil, birbirini tamamlayan ve ihtisas alanları farklı ilişkilerdir.
Tabii ki ilişkilerin ana yönünü "lider ilişkileri" tayin eder; ama üçboyutlu ilişkiler bazen amaçlı olarak, bazen de kendiliğinden farklılık arz edebilir.
* * *
ABD açısından ilişkiler şu anda iki perspektif üzerine oturtulmaya çalışılıyor:
1) Türkiye, ABD için her zamankinden daha önemli.
2) Ancak, ABD perspektifi açısından; Başbakanlık ofisi tahmin edilebilir, dolayısıyla ortak politika oluşturmada güvenilir değil!
Bu dönemde "dondurulmuşlider ilişkileri" Başkan ile Başbakan arasında en fazla tercih edilen ilişki şekli!
* * *
Ancak, öte yanda parlayan bir ilişki de var.
State Department ile Dışişleri Bakanlığı arasındaki sıcak ilişki!
Her ne kadar Abdullah Gül, başbakanlığı sırasında yaşanan "1 Mart kazası" ile ABD açısından güven erozyonuna uğramış olsa da, Dışişleri Bakanlığı sırasında oluşturulan "diplomatik ilişkiler" oldukça sıcak.
Ben bu farkı Başbakanlık ofisinin her konuda olduğu gibi "dış ilişkiler"deki çapsızlığına, tersine Dışişleri Bakanlığı’nın "dünyayı okuma" konusunda üstün başarısına bağlıyorum.
Başbakanlık’ta oluşturulan "Milli Görüş" ağırlıklı müsteşar-danışmanlar yumağı her konuda olduğu gibi ABD ilişkileri konusunda da oldukça duygusal, dolayısıyla ideolojikkörlük içinde.
Aksine, Dışişleri duygusal algılamalar ve ideolojik tercihlerden uzak analizler yapıyor ve bu dönemde Irak ve İran meselelerinde ABD’nin dahi kapıldığı ideolojik bağnazlık taşıyan yaklaşımlardan çok daha soğukkanlı ve gerçekçi yaklaşımlar benimsiyor.
Akademik gelenekten gelen Abdullah Gül de kadrolarına fazla müdahale etmediği Dışişleri ile uyum içinde bir görüntü veriyor.
Açıkçası, 1 Mart Tezkeresi döneminde ağır eleştiriler getirdiğim Abdullah Gül’ü bu dönemde en başarılı hükümet üyesi ve hatta devlet geleneğini en doğru temsil eden bakan olarak görüyorum.
* * *
Türk-Amerikan ilişkilerinde şu an itibarıyla en fazla kapalı kutu görüntüsü veren ilişki, askeri ilişkiler.
Askeri ilişkiler de "1 Mart Tezkeresi dönemi"nde epey yıpranmıştı; ama TSK geleneği çerçevesinde bu yarayı diplomatik ataklarıyla büyük çapta aştı.
Şahsi kanaatime göre askeri ilişkilerin boyutunu Terörle Mücadele Yasası belirleyecek. Eğer, yasadaki düzeltmeler askeri güçlendirirse Pentagon, TSK’ya daha da yaklaşacak.
İran’da kıyametin kopacağına inandığım Bush’un son iki yılında yeni Genelkurmay Başkanı’nın elindeki gücü nasıl yorumlayacağı da bu ilişkileri derinden etkileyecek.
Ancak, kimse ABD’de "neo-con"ların gerilemesini, ABD mutfağının temel varsayımlarını değiştirdiğini sanmasın!