Paylaş
Ahmet Hakan’a göre İsmail Kılıçaslan:
“Belki de bütün mesele geçmişte ‘sistem dışı’ olan İslamcıların, bugün sistemin kendisi haline gelmeleridir” diye yazmış mektubunda. (Hürriyet-“Söz Sırası İsmail’de”-13.07.09)
* * *
Bu sözler bana 2007 yılında yaptığım bir saptamayı hatırlattı. 2007 yılında “Yeni Asalaklar: Türbanlı Hanımların Bürokrat Beyleri” (Hürriyet-28 ve 29 Kasım 2007) başlıklı 2 yazı yazmıştım.
Yazı bir yabancı ülkede türbanlı bir hanımın, mağazada sadece kendilerinin Türkçe bildiği varsayımı ile, bürokrat eşine bağıra çağıra tanesi 100 Euro’dan 10 adet başörtüsünü (eşarbı) birden satın aldırması tarafımdan gözlemledikten sonra yazılmıştı.
Büyük bir ihtimalle ödenen toplam ücret bürokrat AKP’li beyin aylık maaşından fazla idi!
* * *
Ahmet Hakan’ın İsmail Kılıçaslan’dan naklettiği sözler genellikle AKP döneminde iyice çığrından çıkan kadın-erkek eşitsizliği üzerine kurgulanmış.
Bıkmadan usanmadan Türkiye’deki tabuları yıkan, cesareti ama ötesi çılgın zekâsı ile kendisine duyduğum hayranlığımı her daim taze tutan Ayşe Arman da 2 gündür Hürriyet’te tebdil-i kıyafet eyleyerek her iki kampta da mahalle baskısının seviyesini şahsi olarak gözlemliyor.
Mahalle baskısını fazla hissetmediğini söylüyor ama bir kadın olarak İslamcıların kadınlara layık gördüğü 2. sınıf vatandaş muamelesinden haklı olarak yakınıyor.
* * *
Ben hem İsmail Kılıçaslan, hem de Ayşe Arman’ın gözlemlerine ve tespitlerine katılıyorum. Ancak, benim beynim bir iktisatçı olarak, iktisadi determinizm (iktisadi yön vericilik) esasına göre çalışır.
Erkek kadına, patron işçiye, bir grup diğer gruba dayatabiliyorsa ivedelikle iktisaden üstün olmak zorundadır.
O gözle baktığımda ben İsmail Kılıçaslan’ın “Geçmişte ‘sistem dışı’ olan İslamcılar bugün sistemin kendisi haline gelmişlerdir” mealli sözlerini “Geçmişte ‘sistem dışı’ olan İslamcılar bugün sistemin yeni asalakları haline gelmişlerdir” diye ifade etmek isterim.
* * *
Ülkemizde devlet hâlâ ekonomide büyük söz sahibidir. Devlet devasa mal/hizmet/yatırım satın alan, dolayısı ile devasa para harcayan bir aygıttır.
Bundan dolayı Türkiye’de kamusal alana yön veren siyasi ve bürokratik elit iktisadi hayatta ayrı bir önem arz eder.
“Başkasının parasını başkası için harcama” yetkisi ile donanmış siyasetçiler ve bürokratlar da, tabii ki, “Bal tutan parmak yalar” prensibinden uzak kalamazlar.
Bu durum Cumhuriyet tarihinin bir özetidir. Kim siyasi iktidarı ele geçirirse “ulufe dağıtan” duruma geçer, ulufenin bir kısmını da cebe indirir!
* * *
Ülkemizde yeni olan “ulufe dağıtım sistemi”nin mağdurları adına hareket ettiğini söyleyen bir kadronun iktidarı ele geçirmesidir. Ancak, mağdurları temsil ettiğini söyleyen kadro da, iktidarı ele geçirir geçirmez, vaat ettiği gibi sistemi tersyüz etmeye kalkmak yerine sistemi kendine yontmaya başlamıştır.
* * *
Düzen aynı düzendir, sadece “düzen” değişmiş, “düzülen” ise aynı kalmıştır!
Gucci türban beyine eşarp aldırırken şirretlenecek kadar ilerlerken, pazar işi türban yazlık tesettür otellerinin varlığını kıpırdamadığı köşesinde Ayşe Arman’dan duymaktadır.
Paylaş