HUDSON adlı think-tank kuruluşunda çeşitli senaryolar üzerinden Türkiye-ABD ilişkileri "B Planı" çerçevesinde irdelendi.
Türk askerlerinin de katıldığı toplantıyla ilgili birkaç gün aradan sonra Genelkurmay bir açıklama yaptı ve haberi duyuran gazeteci Yasemin Çongar’ı suçladı.
Ancak, Yasemin Çongar geri adım atmadı, iddialarını yeniledi.
Ben senaryolar üzerinden beyin fırtınaları yapılmasına alışık bir insanım.
"Durum daha da beter bir felakete gider ve Türkiye, Kuzey Irak’a girmek zorunda kalırsa ABD ne yapar?" sorusuna bir think-tank kuruluşunun cevap araması doğal ve meşru bir çalışmadır. Ayrıca, bana göre böyle bir toplantıya Türk subaylarının katılmış olmalarında da hiçbir garabet yoktur.
Hudson toplantısıyla ilgili tartışılması gereken, birilerinin ABD’lilere "PKK komutanlarını Türkiye’ye seçimden önce vermeyin!" dediğine dair iddiadır. Bu iddia çok vahimdir.
Asker, "Böyle bir söz sarf edilmedi" diyor. Çongar söylendiği konusunda ısrar ediyor!
* * *
Ümraniye’de bir gecekonduda 18 adet MKE yapımı el bombası, el bombalarına ait kutu içinde 18 adet fünye, DM41 NATO standardı tabir edilen 7 adet el bombası ve iki adet Alman el bombası ele geçiriliyor. Gazetelere göre, Ümraniye’deki gecekonduyla irtibatlandırılan emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin’in evinde yapılan incelemede de TSK’da 2003’ten bu yana yapılan atamaların listesi bulunuyor. Tekin’in, "Son olaylar ve AK Parti" başlığı altında yaptığı çalışmaları, TSK’da bir komutana gönderdiği iddia ediliyor. "Master plan ön çalışması" adlı bir rapor da ele geçiriliyor. Raporun amacı, "tam bağımsız, milli devleti yeniden yapılandırmak"!
El konulan bilgisayar ve dokümanlardan çıkan bilgilere göre, Tekin ve arkadaşları AKP aleyhinde dosyalar hazırlıyor, "fişleme" yapıyorlar. Ayrıca, dokümanlar içinde birilerine servis yapıldığı izlenimi veren belgelere de rastlanıyor.
Tekin ve birkaç emekli subay tutuklanıyor. Ümraniye’de bulunan bombalar, Danıştay cinayetiyle irtibatlandırılıyor.
* * *
Hudson’da ve Ümraniye’de bunlar olurken; hemen her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor, MGK toplanıyor, Başbakan ve Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı’nı ziyaret ediyorlar, ABD Büyükelçisi de Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’i ziyaret ediyor, ardından Şener Cumhurbaşkanı’na gidiyor.
Şener hem büyükelçi, hem de Cumhurbaşkanlığı ziyaretinin Başbakan’ın bilgisi dışında gerçekleştiğini söylüyor. O zaman da insan sormadan edemiyor: "Bu ne biçim hükümet?"
* * *
Ben beni bildiğim günden beri bu ülkede garip işler olur, krizler yaşanır, en tepedekiler birbirlerine küserler, devamlı "bundan kötüsü yaşanmadı" denir, birileri darbe yapmaya, birileri de darbeyi engellemeye çalışır, birileri durumdan vazife çıkarır, diğerleri de vazifelerine göre durum ayarı yapar. Arada bir de darbe olur.
* * *
Ben artık alıştım! Hadi gelin siz de alışın!
Korkmayın! Daha fazla bir şey olmaz! Zaten her gün bir şey oluyor!
Önemli not: 23 Haziran 2007 günü Hürriyet internette "Laik-antilaik, türban-mürban" başlıklı bir yazı yanlışlıkla benim yazım gibi yayınlanmıştır. Yazının benimle alakası yoktur.