LİDERLER meydanlarda esip gürlüyorlar, televizyonlar ve gazeteler de seçim mitinglerini ellerinden geldiğince yansıtıyorlar ama seçim halk arasında beklediğim seviyede tartışılmıyor.
Sohbetlerde seçimin fazla yeri yok.
İnsanlar birbirlerine seçimle ilgili bir iki soru soruyorlar, sonra konu değişiveriyor. İlgi alanları başka alanlara kayıyor.
* * *
Halbuki, daha iki-üç ay evvel "cumhurbaşkanı seçimi" nedeniyle ülke davul gibi gerilmiş, e-muhtıra, garabet Anayasa Mahkemesi kararı, ağız dalaşları, darbe beklentileri sinirleri alabildiğine germişti.
"Cumhuriyet mitingleri" Türkiye’ye yepyeni bir görüntü kazandırmış, milyonları meydanlara toplayan bu mitingler bir "ilk" olarak yabancı basının da ilgisini çekmişti.
Görüntü itibarıyla neredeyse memleket ikiye bölünmüştü.
Erken seçim kararı alınınca sanki büyük kıyamet kopacak, birbirine hırslanan millet seçim meydanlarında karşılıklı hesap soracaktı.
Ama olmadı. Kayseri mitinginde AKP de, MHP de 30 bin kişi topluyor. İnsanlar meydanlarda liderleri dinliyor, alkışlıyor, slogan atıyorlar ama "seçim" ev sohbetlerinde, kahvelerde, cami cemaatinde fazla konuşulmuyor, tartışılmıyor. Neden?
* * *
Denilebilir ki; daha seçimlere zaman var, millet havaya girmedi. Havaların sıcak olmasından dem vurulabilir, yaz rehavetinden bahsedilebilir. Milletin artık parti bayraklarından hiç etkilenmediği, propaganda döneminin sadece bayrak üreticilerine yaradığı iddia edilebilir.
Ola ki; Türk milleti artık demokrasiyi iyice benimsemiş bir millet olarak seçimleri fazla iplememekte, vaatleri ciddiye almamaktadır. Herkes seçim günü sandığa gidecek, vakar içinde oyunu kullanacak, sonra evine çekilecek, seçim sonuçlarını doğru dürüst merak bile etmeyecek. Hatta, belki de millet henüz karar dahi vermedi, son günü bekleyecek, seçim sabahı havayı koklayacak, kararını öyle verecek.
* * *
Türk milleti hakkında en ilginç benzetmelerden birisini seçim gezileri sırasında tanıştığım emekli tarih öğretmeni MHP Eskişehir İl Başkanı Hayri Önder’den duydum. Önder, Türklerin düello geleneğinden değil, pusu geleneğinden geldiğine vurgu yaparak, seçmenin pusuya yattığını söyledi. Doğal olarak, o pusunun AKP aleyhine kurulduğu inancında.
Evet, biz hasmımızı düelloya davet etmez, bir kayanın arkasına saklanır, kendimizi riske atmadan ona pusudan atış yaparız.
Muhtıra, darbe, mitingler derken milletin bir kısmı hem yıldı, hem ürktü.
İktidardan çekinenler de fazla ses çıkarmamaya çalışıyorlar.
Sadece aralarında bir-iki "kahraman" gazetelere, dergilere konuşuyor.
O bundan, bu şundan ürktü ama herkes pusuya yattı. 22 Temmuz’u bekliyor.
Sandıkta kapalı odaya girecek ve gizli oyu ile pusudan oyunu fırlatacak.
Soruyorlar; "Seçim hakkında tahminin ne?". AKP’nin 1., CHP’nin 2. geleceğini söylüyorum. Suratıma "Sen ne biçim gazetecisin, bunu çoluk çocuk bile bilir!" ifadesiyle bakıyorlar. AKP’nin alacağı yüzdeyi tahmin etmemi istiyorlar.
"Yüzde 25 ile yüzde 40 arasında bir yer!" diyorum.Tabii,yine tatmin olmuyorlar.
* * *
Ben de onlara pusuya yatan adamın kime vuracağını bilmenin zorluğunu anlatmaya çalışıyorum.