Sadece laf üreterek yaşıyoruz

DÜNYADA devlet ve siyaset tek amaç için vardır:Sorun çözmek!

Devlet toplumsal sorunları çözen aygıttır, siyaset de sorunların nasıl çözüleceğini arayan mekanizma!

Bizde ise devlet ve siyaset kendini tam tersini yapmakla görevlendirmiş.

Devlet habire milletin başına bela olmaya çalışıyor, siyasetçi ise habire sorun çıkarmakla meşgul.

Neden? Zira, biz iş üretmeyi değil, laf üretmeyi seviyoruz.

Susması gerekenlerin bu kadar çok konuştuğu ülke sayısı dünyada çok azdır. Devlet de siyasetçi de bir türlü ağzını tutamıyor.

* * *

Hadi Başbakan habire konuşuyor, muhalefet habire ona laf yetiştiriyor.

Ancak, ülkemizde Genelkurmay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Merkez Bankası vb. gibi işini sessiz sedasız yapması "görev şartı" olan kurumlar da habire laf üretiyorlar.

Şimdi bir de yeni moda çıktı, devleti oluşturan kurumlar birbirlerini takip ediyor ve basını kullanarak gammazlıyorlar.

Ben son zamanlarda Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ü çok yadırgıyorum.

İki günde bir alıyor hanımefendisini yanına, gidiyor hep aynı lokantaya ve basına demeç veriyor. Tamam, eğer takip ediliyorsa bunu ilgili makamlara bildirsin, eğer özel görüşmeleri basına servis ediliyorsa konuyla ilgili iki satırlık yazılı açıklama yapsın.

Ama özel görüşmeleri önce reddedip sonra kabul etmesin.

Hele hele basın toplantısı kıvamında açıklamalardan hepten kaçınsın.

Zira, dünyada en ketum kurum Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere hukuk kurumu olmak zorundadır.

Ben bir zamanlar dava ettiği kişilerle karşılaşır da laf olur diye bulunduğu kentte şehir kulübüne, hatta lokantalara dahi gitmeyen savcılar olduğunu da biliyorum.

"Bu ülkede hayásızca Anayasa Mahkemesi’ne, Yargıtay’a hakaret ediliyor, yine de sussunlar mı?" diye soracaksınız. Evet, sussunlar!

Onlara hak ettikleri cevabı muhalefet versin!

Gerektiğinde, kolluk güçleri veya savcılar, hakaret edenlere müdahale etsin!

* * *

Herkesin herkesi itham ettiği, milletin yarısını diğer yarısından ayırt eden bir hükümetin var olduğu, iktidarın bir yandan yönetirken öte yanda davalı olduğu, affetmesi istenen suçlunun zamanında yargılandığı davada Cumhurbaşkanı’nın da esasında sanık olduğu, herkesin herkesi dinlediği, her türlü cemaat, örgüt ve çetenin devlet aygıtında mevzi kapmak için kavga verdiği bir ülkede yaşamaktan bıktım.

* * *

Asli görevi hepimizi bir arada tutmak olan Cumhurbaşkanı önceden ismen ilan ettiği şehit ailelerine takı paralarını verip vermediğini neden gizler ki? Aldığı resmi hediyeleri ne yaptığını, nereye verdiğini neden açıklamaz ki?

"6 kilo ağırlığındaki kayıp trilyon davası" dosyaları neden önce kaybolur, neden sonradan ortaya çıkar ki?

* * *

85 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşuz. Çok da iyi etmişiz.

Ama 85 yıldır devlet kuramıyoruz.

Tersine, devlet aygıtını ucundan kenarından kendimize benzetmeye çalışıyoruz!
Yazarın Tüm Yazıları