DÜN yazdım. Saddam’ın Başkan Bush’un yeni Irak politikasını ilan etmeden evvel idam edilmesi, lafta ne söylenirse söylensin, ABD’nin Irak meselesini çözme gayretlerinde 2007 yılında İran ile daha yakın işbirliğine gideceğinin işaretidir.
Saddam’ın bu dönemde idamı ABD’nin İran’a zımni bir çağrısıdır. Irak’taki Şii-Sünni-Kürt denkleminde Sünniler artık tamamen arka planda kalma gerçeği ile yüz yüzedirler. Ya bu durumu sineye çekecekler, ya da beter saldıracaklar!
Ben 2007 yılında "Sünni asiler"in çok daha aktif hale geleceğini ve aralarında El-Kaide’nin parlayacağını düşünüyorum.
* * *
Ne kadar azınlıkta olursam olayım görüşüm aynıdır: 1 Mart Tezkeresi’ninTBMM’de reddi Türkiye’yi Ortadoğu denklemlerinden çıkarmıştır. O tarihten beri Türkiye Ortadoğu’da aktif aktör değil, konumunu korumaya çalışan pasif aktördür. Maalesef, ülkemiz bugüne dek Irak’ta ne çoğunluk Şiilerin, ne de kapı komşusu Kürtlerin kendi yanında gördüğü bir resim çizememiştir. En önemli başarısı Sünnileri seçimlerin içine çekebilmesi olmuştur. Ama artık Sünniler ile Şiileri tekrar hangi güçte bir zamkın yapıştıracağı belirsizdir.
* * *
Türkiye, Ortadoğu’nun kaderini etkilemek şöyle dursun, kendi pasif konumunu koruyabilmek için Irak’ta iki ana hedefe kilitlenmişti:
Irak’ın toprak bütünlüğünü ve Kerkük’ün özerkliğini korumak!
Baker-Hamilton Raporu her iki konuda da Türkiye tezleri ile paralellik gösteriyordu. Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak üzerine inşa edilen rapor büyük kaygı duyduğumuz ve bu yıl sonuna dek Kerkük’te yapılması kararlaştırılmış referandurumu askıya almayı teklif ederek Kürtleri çok kızdırıyordu ama Türkiye faktörünü hesaba kattığını da açıkça gösteriyordu.
Saddam’ın idamı her iki konuyu da zora sokmuştur.
Sünniler artık tamamen gözden çıkarıldıklarına inanacaklar, intikam saldırılarını artıracaklar, bu saldırılar ABD ile Şiileri (İran) daha fazla yakınlaştıracak, giderek Şiiler "meselelere" daha fazla el koyarak ABD’nin elini rahatlatırken Irak’ın en fazla söz sahibi kesimi haline geleceklerdir. Dolayısıyla İran Ortadoğu’nun yeni belirleyicisi olacaktır.
Öte yanda, Kuzey Irak’ta güçlü bir Kürt federe devleti İran’ın da işine gelmemektedir ama bir yanda Sünnilerden sonra Kürtleri de tamamen yitirmek istemeyen ABD’nin zorlaması, öte yanda Irak’a çok daha fazla hakim olmuş İran’ın rahatlayan eli Kerkük’ü Kürtlere teslim etme konusunda daha bonkör davranabilir. Hatta, Irak petrolünü ABD politikaları güden bir anlayışla paylaşacak Şiiler ve Kürtler Sünnilere karşı çeşitli ittifaklar da yapabilirler.
* * *
Bu senaryolar illa ki böyle çalışacak demiyorum ama Saddam’ın idamı dengeleri Sünniler aleyhine, Şiiler lehine çevirmiştir iddiasındayım. ABD işin içinden çıkamayınca sonunda bir tarafı diğer tarafa tercih etmiştir. İdamın bu döneme rast gelmesi başka türlü okunamaz!
Dışlanmış Sünnilerin intikam duygusu, Şiilerin "duruma el koyma" gayretleri, bu arada Kürtleri kaybetmeme çabaları bu dönemde her zamankinden daha fazla Irak’ın geleceğini belirleyici unsurlar olacaktır.
* * *
Ben de bir yıl öncesine dek ABD’nin İran’a saldırmasını bekliyordum. Son altı aydır yeni verilerle tersini düşünmeye başladım.
Galiba İran’ın ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikası netice alıyor. Nükleer güce sahip ama medeni dünyaya kabul edilmek uğruna uzlaşmaya hazır bir İran’ın (H. Kisinger’in görüşü) Ortadoğu’da ABD ile ortak çıkarlar peşinde koşma ihtimali beni çok rahatsız ediyor.