Paylaş
Ben bu tartışmayı Türkiye açısından faydalı bulduğum için köşeme taşıyorum. Kendim solcu olmasam da demokrasi için güçlü bir solu elzem görürüm. Geçen hafta bugün Hüseyin Ergün’ün görüşlerine yer verdim. Ergün, Neşe Düzel’e verdiği röportajda: “Sendikalar ilerici değildir. Çünkü üretim güçlerini geliştirmez. Siz hiç ileri teknoloji isteyen sendika gördünüz mü?” diyordu. Hüseyin Ergün ile ilgili yazıma DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak cevap veren bir mektup gönderdi. Tartışmaya katkıda bulunacağı inancı ile bu mektubu bugün köşemde, yer darlığı nedeniyle biraz kısaltarak aynen yayınlıyorum:
* * *
“9 Temmuz tarihli, “Sol Gibi Sol: Hüseyin Ergün” başlıklı yazınızı dikkatle okudum.
Yazınızda, çok doğru bir soruyla, ‘Neden sol ülkemizde iktidar olmuyor?’ diyorsunuz ve cevabını da, ‘Samimi kanaatim odur ki ülkede sol yok ki sol iktidar olsun!’ diye veriyorsunuz. Solun halkın muhafazakâr değerlerinden uzak kaldığını bir eleştiri olarak ortaya koyuyorsunuz. Oysa 30 yılı aşkın bir süredir, sendikal hareketin ve solun içinde yer alan birisi olarak açıkça diyebilirim ki, bizim kuşağın yüzde 90’ı, evlerinde sizin ‘muhafazakâr’ olarak tanımladığınız bir yaşam tarzına sahiptir. Hiçbirimizin, ana babalarımızdan, halkımızın geleneksel değerlerinden ve yaşam tarzından bir şikâyeti olamaz. Elitizm ile solu birbirine karıştırmamalıyız.
Hüseyin Ergün’den şu alıntıları yapıyorsunuz: ‘İşçi sınıfı demokratiktir ama ilerici değildir. Demokratiktir, çünkü her zaman hak talep eder. İlerici değildir. Çünkü üretim güçlerini geliştirmez. Siz hiç ileri teknoloji isteyen sendika gördünüz mü?’
Elbette her siyasetçinin görüşleri saygındır. Hüseyin Ergün eski bir TİP’lidir... (ama) Sayın Ergün savunduğu görüşlerle ‘liberal’ bir çizgiye sahiptir. ‘Liberalizm’ saygın bir siyasal ideolojidir ama ‘sol’ değildir.
İşçi sınıfının ilerici olmadığını, yani bir anlamda ‘gerici’ olduğunu savunan bir anlayış sol olabilir mi? Sayın Ergün soruyor, biz cevap verelim: Evet, sendikalar ileri teknoloji isterler. İleri teknolojinin yarattığı artı-değerden çalışanlara, sosyal haklara ve toplumsal hayata daha fazla pay isterler.
* * *
Elbette çalışanların demokratik örgütü olan sendikalar, devlete, sermayeye ve iktidarlara karşı bağımsız bir duruş sergilemelidirler. Devlet sırtında da, iktidar kucağında da sendikacılık olmaz. Bütün bunlar doğru, ama ‘İşçi sınıfı ilerici değildir, sendikalar ileri teknoloji istemez’ diyerek onların yaşam alanlarına karşı bir tutum sergilemek de ‘solculuk’ değildir. Solcuysanız, ‘Piyasa ekonomisine evet, örgütlenme hakkına hayır’ diyemezsiniz. Sendikalar, üretimden sorumluluk duyarlar, işyeri verimliliğini gözetirler ve ileri teknoloji talebiyle küresel dünyada rekabetin yarattığı fırtınaya karşı işyerlerini ve üyesi işçilerin ekmek teknelerini yüzdürebilmeleri için çaba gösterirler.
* * *
30 yılı aşkın bir süredir sendikal hayatın içindeyim ve bugüne kadar hep bu fikirleri savundum. Sanayi, teknoloji ve ilericilik bir bütündür ve hepsi çağdaş değerlerdir. Sanayi ve teknoloji bize göre iştir, ekmektir, özgürlüktür ve barıştır. Eskilerin deyimiyle kalkınma, paylaşım ve adalettir. İşçi sınıfı ve sendikalar var olduğu günden beri mevcut sistemi, aksayan yönlerini düzelterek daha iyiye doğru götürmek, daha ileri seviyeye taşımak ve demokratikleştirmek amacıyla hareket etmiştir... Sendikalar her tür taleplerini demokrasi ile isterler. Sendikalar sivildir, darbelere karşı çıkarlar ve 12 Eylül’de de görüldüğü gibi darbelerin ilk mağdurlarıdır. Bu bakımdan, geçmişte olduğu gibi, bugün de işçi sınıfı ve sendikalar solun, sosyal demokrasinin temel toplumsal dayanaklarıdır.”
Paylaş