21 Ekim’de yapılacak Anayasa referandumunda oyum "Hayır!" olacaktır. Referandum ister tadilata uğrasın, ister uğramasın; ben böyle oy kullanacağım.
Nedenim ise yaşanan kaos değil. Evet, ortada bir kaos var. Sınırlarda oy verme işlemi başladıktan sonra referandum süreci başlamıştır. Bence, artık bu safhadan sonra referandumla ilgili ne tadilat, ne de iptal etme işlemi bir anlam taşımaz. "Biz yaptık oldu!" mantığı ile hareket edenler muhakkak ki karşılarında kendilerinden daha cin akıllılar bulacaklardır. 21 Ekim’de yapılacak tadilatlı referandum da ülkenin başına bela olacaktır. Bu konudaki görüşlerimi geniş bir biçimde dün ifade etmiştim.
Ama benim referandumda "hayır" oyu kullanmamım nedeni, söyledim, bu kaos değil!
* * *
Ben Türkiye Cumhuriyeti rejimini tayin eden parlamenter demokrasi devam ettiği sürece, hukuken hiçbir sakınca taşımayacak şekilde hazırlansa dahi, bir referandum sonucu cumhurbaşkanını milletin seçmesini doğru bulmuyorum.
Üç nedenle:
1) Türkiye’de halen parlamenter demokratik rejim devam etmektedir. Türkiye henüz bu rejimi tam benimsememiştir. Üstelik, gereği ile uygulamamıştır ki, "Bu bize yaramıyor, bir de başkanlık veya yarı-başkanlık rejimini deneyelim" denebilsin.
Tersine, 80 Anayasası ile parlamenter demokratik rejimin bekçiliğine soyundurulan cumhurbaşkanının yetkilerinin kısılması Türkiye için daha hayırlı bir işlemdir.
* * *
2) Diyelim ki; illa ki cumhurbaşkanını millet seçecek diye bir karar verdik. Elimizdeki metin tam anlamı ile yangından mal kaçıran bir metindir. AKP, bu metni duygusal bir ortamda, kendisine cumhurbaşkanını seçtirmeyenler ile inatlaşmak için hazırladı. Hazırladığı metnin Anayasa Mahkemesi’nden dönmesini bekliyordu. Ancak, bu kez Mahkeme, belki de bugün yaşandığı gibi, AKP’nin köşeye sıkışması için referandum yolunu açtı.
Şu anda cumhurbaşkanını milletin seçmesi için elimizde bir metin var ama %50’nin üzerinde bir oyla seçilecek cumhurbaşkanının yetkileri ile ilgili hiçbir düzenleme yok. AKP, tıpkı zina meselesinde olduğu gibi tamamen hazırlıksız olduğu bir konuda yangından mal kaçırmaya çalışıyor.
%50’nin üzerinde oy ile doğrudan millet tarafından seçilecek bir cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile aynı yetkileri taşıması rejim açısından muazzam bir çelişki değil midir?
Kaldı ki, cumhurbaşkanının yetkilerini geçen dönemde fazla bulan yine AKP idi.
Hem cumhurbaşkanının millet tarafından seçilmesini istemek, hem de yetkilerinin fazlalığından şikayet etmek perhiz ile lahana turşusunu karıştırmak değil midir?
Efendim, sonradan gereken değişiklikler yapılacakmış. Kervanın yükü yolda düzecekmiş.
İyi de, hangi yetkilere sahip olacağını bilmediğim bir cumhurbaşkanı için "Sen sadece nasıl seçileceğine karar ver, gerisini merak etme!" diyen Şark kurnazı politikaya neden cevaz vereyim?
* * *
3) 21 Ekim’de Anayasa için referanduma hazırlanan Türkiye’de aynı zamanda Anayasa’nın toptan değiştirilmesi için çalışmalar da yapılıyor.
Bu da ayrı bir aymazlık değil mi?
Neden, herkesin değiştirilmesi gerektiği üzerine fikir birliği ettiği Anayasa toplumun tüm katmanlarında gereği kadar tartışılıp değiştirildikten sonra toptan referanduma gidilmiyor, bunu da anlamak mümkün değil.
* * *
Ben bu kadar ciddiyetsiz bir referandumda, eğer yapılırsa, "hayır" oyu kullanacağım!