Parti kapatma: Erdoğan’a bir öneri!

BEN parti kapatmaların hiçbir işe yaramadığını kendi tecrübesiyle öğrenmiş bir ülkede yaşadığımızı zannediyordum, maalesef yanılmışım.

Bu köşede özellikle Başbakan’ın ayrımcı ve kaba üslubunu defalarca eleştirdim. Başbakan’ın Milli Görüş tabanına verdiği mesajlardan açıkça rahatsızım. Sosyal alanda bir muhafazakárlaştırma projesi olduğundan eminim. Siyasetin türban tartışması ile zıvanadan çıktığı görüşündeyim.

Ama, çözümün siyasetin doğal süreci içinde yaratılması gerektiğine inanırım.

* * *

Önce bazı gözlemlerimi aktaracağım:

Hakkında dava açılan yönetimler, dava sonuçlanıncaya kadar pasif göreve alınırlar. Hükümet ile ilgili olarak, dava sırasında yönetmeyi durdurma kararı alınacak mı?

Bir yandan Anayasa’yı ihlal iddiasıyla yargılanırken öte yandan Anayasal çerçevede hükümet nasıl ülke yönetecek?

Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Anayasa’yı ihlal iddiasıyla yargılanırken nasıl Anayasa’nın hamisi olacak?

Dava sürerken AKP 340 milletvekili ile parti kapatmayı imkánsız hale getiren hukuksal değişimler yapar, Anayasa Mahkemesi’nin yapısıyla oynarsa ne olur?

CHP’nin açtığı türbanla ilgili son Anayasa değişikliklerinin iptali davası CHP lehine sonuçlanırsa, kapatma davası da AKP aleyhine sonuçlanmak zorunda değil mi?

"Türban" kelimesi, kapatma davasında kilit kelime ve onun uğruna yapılan Anayasal değişiklikler kapatma davasında da turnusol káğıdı olacak. Erdoğan siyasi hayatında en büyük hatanın türbanı diğer özgürlüklerden ayırt etmek olduğunu görebilecek mi?

Türban konusunda topa MHP’nin gireceğini hesap etmiş miydi?

MHP topa girerken açtığı yolun buralara uzanacağını hesap etmiş miydi?

Hükümeti yargılanan bir ülkede siz yabancı olsanız paranızı tutar mısınız?

Değil % 47 oy almış, % 90 oy almış bir parti, ülkede nüfus içinde oranı sadece % 1 olan bir azınlığın haklarını gasp ederse o parti hakkında ne yapmak gerekir?

Başbakan sert üslubu ile davayı nereye götürmek istiyor? Erbakan’dan fikir alacak mı?

* * *

AKP hükümeti "biz" ve "ötekiler", "Müslüman olanlar" ve "Müslüman olmayanlar", "% 47 dışında kalan azınlıklar", "yargı ile denetlenmeyen demokrasi" gibi abuk kavramlar yaratırken zemberekten boşanmışçasına hareket ediyordu.

Tek amacı yerel seçimler öncesi tabana hayatiyet veren Milli Görüş’ün önünü açmaktı!

Şimdi gemi karaya oturdu! Ama benim gemiyi kurtarmak için bir önerim var.

* * *

Ben, Recep Tayyip Erdoğan’a Anayasa Mahkemesi’nin türban davası sonuçlanmadan taktik değiştirmesini, "ötekiler"in "tehdit algılamalarını" hiç olmazsa bir nebze olsun bertaraf etmek için kamu görevlilerinin ve reşit olmayan ilköğretim öğrencilerinin türban takamayacağına dair Anayasa’ya açık hükümler koymak için harekete geçmesini, Anayasa ile temin edildiği söylenen "türban serbestiyeti"ne YÖK EK-17. Madde ile kısıtlamalar getirmesini tavsiye ederim.

Herkesi şaşırtsın ve herkesi kucaklasın!

AKP’ye kızan insanların vicdanlarına soru işaretleri koysun.

Tekrar ediyorum, Anayasa Mahkemesi’nin "Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliğin iptal davası" sonuçlanmadan girişimde bulunsun.

Teklifim samimidir! Teklifimi sadece tehdit algılaması içinde olanlar için değil, Erdoğan ve AKP’yi de düşündüğüm için yapıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları