GEÇEN hafta Konrad Adenauer Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ortaklaşa tertip ettikleri 22. Türk-Alman Gazeteciler Semineri’ne katıldım.
Seminerin konusu "Güncel Siyasi Gelişmeler Işığında Türk-Alman İlişkileri" idi. Ancak, haliyle ateşli tartışmalar AKP’ye açılan kapatma davası etrafında yapıldı.
İkinci kez katıldığım bu seminerlerden büyük keyif alıyorum. Yabancı meslektaşlar önünde kendi görüşlerimi sınıyor, onların dışarıdan bakışlarından yararlanıyorum.
* * *
Bugün sizlere seminerin bir bölümüyle ilgili gözlemlerimi aktaracağım.
Alman meslektaşlar, Almanya’da yaşayan ve sayıları 2.6 milyonu bulan Türkler ile ilgili duygu ve görüşlerini naklederlerken bazı noktalara parmak bastılar.
Onlara göre Türkler hálá kendi aralarında yaşıyorlar, Almanya büyük bir entegrasyon (birleşme, bütünleşme) sorunuyla karşı karşıya. Zira, Türkler ülkede uzun yıllar kalsalar da büyük çapta kendi örf ve ádetlerini izliyorlar, sadece birbirleriyle görüşüyorlar ve eski nesil Almanca öğrenmeyi ısrarla reddediyor.
Onlar Türklerin Almanlardan uzak ve kendi usulleriyle yaşamasının yarattığı sosyal yapıya paralel toplumlar diyorlar ve haklı olarak çok rahatsızlar.
Ancak, daha büyük rahatsızlıkları, Almanya’da yaşayan Türklerin artan oranlarda İslami kurallarla yaşamaya başlaması.
Bu konuda konuşan Alman gazetecilerin hemen hepsi, Almanya’da İslamlaştırma gayretlerinin giderek büyüyen bir korku yarattığını ifade ediyor.
Onlara göre camiler denetlenemiyor, giderek daha fazla Türk kız çocuklarının okulda havuza girmesi istenmiyor, bazıları daha da ileri giderek kız ve erkek çocukların ayrı sınıflarda okumasını istiyor.
Almanlar görücü usulü ile yapılan evliliklerin kadın-erkek eşitliğini bozduğunu, zaten İslamlaştırma projesinin (ben muhafazakárlaştırma projesi diyorum) kadına düşük statü verdiğini vurguluyorlar.
Meslektaşlar Almanya’da yaşayan Türklerin Alman Anayasası’na uymaları gerektiğini vurguluyorlar.
* * *
Aynı Almanlara, "Haklı olarak AKP’nin kapatılmasına karşı çıkıyorsunuz, ama Türkiye’de bazı kesimlerin, tıpkı sizler gibi, Türkiye’de de yaşanan İslamlaştırma projesinden rahatsızlık duyduğunu neden ifade etmiyorsunuz?" diye sorduğumuzda, AKP’nin bazı hataları olmasına rağmen İslamlaştırma projesi olduğunu düşünmediklerini söylüyorlar.
Ortaya şöyle bir paradoks çıkıyor: Almanya’da İslamlaştırma projesi yürüten ve AKP’ye hayatiyet veren Milli Görüş, kendi ülkesi Türkiye’de aynı projeyi yürütmüyor!
Bu meslektaşlara göre, örneğin giderek daha fazla içki içilen yerlerin kapanmaya zorlanması bir sağlık politikası!
Türbana özgürlük sadece bir özgürlük meselesi, türban katiyen siyasi simge değil!
Alman gazeteciler, tıpkı bazı AB milletvekilleri gibi, Türkiye’nin yarısının laiklik hassasiyeti olduğunun ya farkında değiller, ya da görmek istemiyorlar.
* * *
Avrupa’ya hayatiyet veren liberal demokrat umdeler, toplumların birbiriyle entegre olmasını (birleşmesini, bütünleşmesini) istiyor, İslamlaştırma projesinin entegrasyona büyük engel teşkil ettiğini söylüyor ama aynı umdelerin Türkiye için de geçerli olduğunu, ancak Türkiye’nin tüm kurumlarıyla hızla paralel toplumlar yaratmakta olduğunu bazı Alman dostlar görmüyorlar veya görmek istemiyorlar.
Ben laiklerin bir köşede, muhafazakárların diğer köşede yaşadığı "paralel toplumlu" bir Türkiye istemiyorum!