Paylaş
* * *
Devletin sırtındaki yükü azaltmak için özel okullar da teşvik edilmelidir. Bugün bu görüşü irdeleyeceğim. Önce bir hatırlatma:Türkiye’de ilköğretim seviyesinde özelleştirme sadece ve sadece % 2.2 oranında. Halbuki aynı oran ABD’de % 10, Suudi Arabistan ve Yunanistan’da % 8, İran’da bile % 6!
İşin daha garibi, ülkemizde MEB’e bağlı 344.000 öğrenci özel okula giderken, 1.000.000 öğrenci özel dershanelere gidiyor. (Kaynak-MEB: 2007-08) Bu durum şu anlama gelmektedir: Takriben, 650.000 öğrenci devletten bedava eğitim alıyor, ama özel dershanelere her yıl milyarlarca para akıtıyor!
TÖDER Başkanı Enver Yücel’in verdiği bilgiye göre Turgut Özal dönemine dek ilköğretim seviyesinde özel okulların oranı %0.5 imiş, onun döneminde okul yatırımlarının %50’sini devletin karşılaması ile oran %400 artarak %2.2’ye ulaşmış.
Basit bir hesap yapalım: İlköğretim seviyesinde teşvikle özel okul oranı % 10’a çıksa, özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 344.000’den takriben 1.500.000’e çıkar. “Bu öğrenciler özel okul ücretlerini nasıl öder?” diye sual ederseniz, zaten şu anda devletten bedava eğitim alıp özel dershanelere milyonlar akıtan en az 650.000 öğrenci olduğunu tekrar vurgulayalım.
Devlet özel okullara ne gibi teşvik sistemi uygulayabilir? Aklıma gelen bazılarını sıralayayım:
1) Özel okul yapanlara bedava arazi tahsis edilebilir.
2) Yatırımların belirli kısmı devlet tarafından karşılanabilir.
3) Batı’da verilecek teşviklere gelişmemiş bölgelere okul yatırımı yapma mecburiyeti getirilebilir.
* * *
4) İlk iki durumda özel okullar geri ödeme yapmazlar ama belirli oranda “ödeme gücü olmayan”ların eğitimini “bedava” verirler.
5) Çocuklarını özel okullarda paralı okutan veliler kısmi vergi muafiyetinden faydalanabilirler.
6) Devlet belirli kriterlerle okullara -öğrencilere değil- karne (rating) verebilir. En başarılı %10 özel okul çeşitli vergi muafiyetlerinden faydalanabilir. Ayrıca böyle bir karne özel okulların kalitesi hakkında da kamuya bilgi vermiş olur.
* * *
Ben yukarıda bazı örnekler verdim. Teşvikler konunun uzmanları ve eğitim yatırımcılarının ortak çalışması ile belirlenecektir.
Bu ülkede çeşitli zamanlarda çeşitli ürünler/hizmetler teşvik edildi. Ancak Özal’dan sonra gelen hükümetler eğitime sırtlarını döndüler. Bu hükümet MEB’in bütçesine her yıl artan oranlarda bütçe ayırarak tebrik edilecek bir girişimde bulunmuştur.
Ancak devlet üzerindeki yükü azaltma yolunu da seçmelidir.
Havuza daha fazla su verirken havuzun deliği de küçültülmeli ki, havuzda daha fazla su biriksin!
Devlet sadece ödeme gücü olmayanların eğitimini finanse etmeye yönelmelidir. Böylelikle, ödeme gücü olamayanlar daha kaliteli eğitim ve daha fazla çocuğuna eğitim hizmeti alabilecektir.
Paylaş