ÖNCE iki ayrıntı:"EFG İstanbul Başekonomisti Baturalp Candemir’in hesabına göre 2-15 Mayıs tarihleri arasında TL % 17.2 değer kaybetti.
Brezilya parası % 4.6 ile bizi izledi. Diğer yükselen ekonomilerin uğradığı ortalama kayıp %2’nin altındadır." (Metin Münir-Milliyet-17.05.2006)
* * *
"Müsaadenizle önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın www.tcmb.gov.tr adresli resmi web sitesinde yer alan sözlükten bir alıntı yapacağım önce:
’Devalüasyon: Ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerinin azalmasını ifade eder’..." (İsmet Berkan-Radikal-17.05.2006)
Bu iki saptamadan sonra söyleyebiliriz ki; Türkiye’de son günlerde yaşananlara devalüasyon dememek için kör cahil olmak gerekir!
* * *
Dalgalı kurda "devalüasyon yapılmaz" ama pekálá "devalüasyon olur"! Eğer, bir ülkenin parasının değeri 13 günde %17.2 değer kaybediyorsa, burada bir anamoli vardır. Dalgalı kurda paranın değeri ufak oranlar içinde oynar, ani hareketler göstermez. Son günler göstermiştir ki; Türkiye’de gerçek anlamda dalgalı kur yoktur!
Son dönemde Başbakanlık ofisini kasıp kavuran bir ruh hali var:
Cehaletin pervasızlığı!
* * *
Dünyadaki ekonomik konjonktür her ülkede bir dalga etkisi yaptı, yapmaya devam ediyor. Ama, EFG’nin başekonomisti Baturalp Candemir’in verdiği rakamlar Türkiye’nin çok özel bir durumu olduğunu gösteriyor.
Birileri Başbakan’a söylesin ki, bu özel durumun farkına varmak onun asli görevidir.
Ekonomik tepkiler bağırıp çağırarak önlenemez! Ekonomi ne başbakan ipler, ne de hiddetten etkilenir!
Ne oluyor? Bir kısır döngü hep yaşanıyor!
Hükümet önce kendini muktedir sanarak pervasızlaşıyor, örneğin arada bir ABD’ye kafa tutuyor. Silleyi yedikten sonra da sus pus oluyor! Son dönemde hükümetin İran konusunda nasıl tamamen ABD’nin dümen suyuna girdiğini hepimiz izliyoruz.
Hükümet son dönemde IMF karşısında da pervasızlaşmaya başladı. Bir türlü 2005 yılına ait faiz dışı fazlanın hangi oranda olduğu ilan edilmedi.
Tıpkı 1 Mart tezkeresinde söz verildiği gibi Başbakan kurumlar vergisi oranını % 30’dan % 20’ye indireceğine dair de söz verdi. Şirketler ilk üç aylık hesaplarını % 20 üzerinden hazırladılar. Ama kanun bir türlü çıkmadı.
IMF’in borçlarını "bir kerede ödeyelim" diyen aklı evveller dahi çıktı.
Mali disiplin göz ardı edilmeye başlandı. Yabancı bankalar korkutuldu. Sonunda ne oldu?
Şu rakamlara da göz atalım:
"Üç milyar 800 milyon dolar piyasada fırtına yaratmaya yetiyor. Toplam sıcak paranın sadece yüzde beşi... Türkiye’de toplam 70 milyar dolar sıcak para var. Bunun büyük bölümü Arap sermayesi. Kalan 20 milyar doları Avrupa ve IMF kaynaklı." (Yalçın Doğan-Hürriyet-17.05.2006)
Türkiye’deki sıcak paranın sadece %5’i ülkeyi terk ediyor ve ülke sarsılıyor!
Birileri yine hükümetin dersini veriyor!
* * *
Son dönemde pervasızlaşan hükümete çeki düzen verme gayretleri var!
Dışarıdan birileri de hükümete ölümü gösterip sıtmaya razı etmek üzere harekete geçiyorlar!