İSRAİL’in Lübnan’daki Kana Köyü’nü bombalaması ve köyde 37’si çocuk 60 sivilin ölmesi, zihinlere vahşetin ta kendisi olarak kazınıyor.
Medyaya yansıyan katledilmiş çocukların fotoğrafları, kendini insan sayan herkesin yüreğini dağlıyor.
Bombaları atan İsrail olduğu için insan bu ülkeye lanet yağdırmadan da edemiyor.
İsrail ve ABD’de de yenilen herzenin farkındalar ki; ABD ilk kez ateşkesi dile getiriyor, İsrail 48 saat ateşkes ilan ediyor.
Ama, acaba resmin bütünü, gördüğümüz parçadan farklı olabilir mi?
* * *
İsrail’in iddialarına kulak kabarttığımızda, Hizbullah tarafından İsrail’e atılan bombaların önemli bir bölümünün bu köyden fırlatıldığını, Hizbullah’ın halkın içine asker yerleştirdiğini, askeri barikatları köy evlerinin içinde kurduğunu, köy halkının da bu konuda daha önce uyarıldığını duyuyoruz.
Bu iddialar doğru mu, yoksa İsrail yalan mı söylüyor?
Ben İsrail’in iddialarına inanıyorum.
İddialar, ölen canları geri getirmiyor ama sorumlulara daha geniş bir gözlemle bakmamızı sağlıyor.
Ben iddialara inanıyorum; zira birçok benzer örnek hatırlıyorum.
HAMAS, Filistin’deki gösterilerinde hep çocuk ve kadınları ön sıralara iter.
Benzer gösterilerde İstanbul’da da hep kadın ve çocukları ön saflarda görürüz.
PKK, Güneydoğu’da en büyük kötülüğü, adına hareket ettiğini söylediği Kürtlere yapar.
Canlı bombaların hemen hepsi 14-16 yaşlarında gençler.
Hizbullah’ın bunlardan hiçbir farkı yoktur.
* * *
Bu bölgede "anti-emperyalist mücadele veren", "mazlum halklara sahip çıkan" para-militer/terörist örgütlerin ortak bir paydası var:
Kurtarmayı hedefledikleri insanların hayatı onlar için önemli değil!
Neden? Uğruna mücadele verdikleri inançlar veya ideoloji için ölmek adeta kutsal bir mertebe de ondan.
Ama ölüm kim için yüksek mertebe? Halk için!
Ben, bugüne kadar mitinglerde göğsünü siper eden, canını tehlikeye atan, kendini canlı bomba haline getiren bir tane olsun para-militer/terörist örgüt yöneticisine rastlamadım.
Yöneticiler ancak karşı taraf saklandıkları yerlere saldırınca veya havadan bombalayınca ölüyorlar.
* * *
Bu olgu benim için çok önemli; zira bu tip örgütlerin yaşamın nasıl sürdürüleceğine dair herhangi bir vizyonları olmadığını düşünüyorum.
El Fetih yönetemediği için Filistin’de seçimi kaybetti. Şu ana dek HAMAS da Filistin’de herhangi bir yönetim başarısı gösteremedi.
Hálá iktidar olduğunu fark edip ona göre örgütlenemiyor.
Bu örgütler bir toplumu nasıl yöneteceklerinin değil, davalarının muhayyilesi ile yaşıyorlar.
Varlık nedenleri, belirli bir ideoloji veya inanç için mücadele vermek!
El Kaide, Hizbullah, HAMAS türü örgütler, diğer Müslümanların daha iyi Müslüman olmaları, Müslüman olmayanların da doğru yolu bulmaları için mücadele veriyorlar.
Onlar "cihan cihadı" peşindeler!
Lütfen, Türkler bir de bu örgütlerin ele geçirdiği Ortadoğu’nun Türkiye için ne anlama geleceğini düşünsünler!