Mustafa Sarıgül’ü kutluyorum

ÜLKEMİZE has bir söz vardır:

Baş ol da istersen soğan başı ol!
Avrupa’yı merkez alıp Doğu’ya doğru gittikçe makamların tadı bir başka artar.
Bu gerçeği bilerek bakınca, kim ne derse desin, Mustafa Sarıgül’ün parti kurmaktan vazgeçmesi büyük bir özveridir.
¡ ¡ ¡
Mustafa Sarıgül TDH uğruna bunca para harcamış, bunca emek vermiş, bunca insanı mobilize etmişti. Çok da yüksek bir ilgi toplamıştı.
Deniz Baykal döneminde % 10 barajını aşacağını tahmin ediyordum.
İzmir Mitingi’ne katılmış, Ege’de nasıl bir coşku seline orkestra şefliği yaptığına bizzat şahit olmuştum.
Hatta hakkındaki duygularımı miting sonrası şu cümlelerle ifade etmiştim (Hürriyet-20.01.2010):
“...Mustafa Sarıgül kitle ile çok rahat diyalog kuruyor, insanlarla şarkı söylüyor, onları çok rahat kucaklıyor, kitle ile ilişkisinde kibir yok...
...Mustafa Sarıgül’ün hitabet gücü yüksek. Kitle coştukça o da bir coşku seline kapılıyor...
...Bu miting için Belediye’deki mesaisinden sonra 4 gece İzmir’e gelen bir insanın çalışkanlığı ise tartışılmaz...”
¡ ¡ ¡
Kanımca, siyasal açıdan Sarıgül’ün en büyük özelliği Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan periferiye (varoşlara) hitap edebilen, Erdoğan sonrası, ilk lider olmasıydı.
Daha önce ne Turgut Özal, ne Süleyman Demirel, hatta ne de Necmettin Erbakan varoşlardan Erdoğan kadar büyük ilgi görmüştü.
Erdoğan’ı özel yapan varoşlardaki başarısıdır ve bunu Deniz Baykal’ın aşması deveye hendek atlamaktan daha zor idi.
Bu niteliği ile Sarıgül yıllar sonra Erdoğan’a karşı ilk kez ciddi bir rakip olarak çıkabilirdi.
¡ ¡ ¡
Büyük bir özveri, inanılmaz bir çalışkanlıkla Mustafa Sarıgül partisinin altyapısını hazırlamak için mücadele verdi.
Ancak, Türkiye’de şartlar bir gün birdenbire altüst oldu. CHP’deki depremi planlayanlar olduysa, onlar dışında kimse bu gelişmeyi öngöremedi.
¡ ¡ ¡
Mustafa Sarıgül’ün alkışı, hatta hayranlığı hak eden özelliği; değişen şartları doğru tahlil edip, insan fıtratına ne kadar ters düşerse düşsün, çekilmeyi ve meydanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakmayı becerebilmesidir.
Bazılarınız diyecektir ki, “Ne var, akıl böyle gerektiriyordu!”
Doğrudur, ancak bunca hazırlık, bunca uğraştan sonra “gerçeği” görmek, hele hele “gereğini” yapmak çok zordur. Hele hele dünyanın bu bölgesinde!
Bazıları da karşılığında ne aldığını sorgulayacaklardır. Ben bir pazarlık olduğunu zannetmiyorum. Ama olsa bile; Sarıgül’ün “bıraktığının” karşılığını Kılıçdaroğlu’nun ona vermesi imkânsızdır.
¡ ¡ ¡
İçimdeki ses diyor ki, ilahi adalet Sarıgül’e bu fedakârlığının karşılığını ileride bir gün ödeyecektir. O gün gelirse, belki de hepimiz Mustafa Sarıgül’ün muhteşem öngörüsüne alkış tutacağız.
Ama, bugün ben hemen herkesin “ben”liğinin esiri olduğu bir dünyada içindeki şeytana “Dur!” diyebilen nadir insanlar safına katıldığı için Sarıgül’ü candan kutlamak istiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları