Muhtıra ve Çağlayan Mitingi: İki gözlem

ÜÇ gündür kafa yoruyorum; TSK neden gece yarısı "internet muhtırası" verdi, bir türlü anlayamıyorum. Muhtıraları kökten reddetmenin dışında; her şeyin gerekçe ve gereğini arayan beynim bir türlü bu muhtıraya neden lüzum duyulduğunu anlayamadı.

Tekrar ediyorum; kendimi TSK yerine koyuyor, hatta kendimi muhtıraların zaman zaman gerekliliğine inandırmaya çalışıyorum, ama yine de, neden 27 Nisan gece yarısı muhtıraya ihtiyaç duyuldu, bir türlü anlayamıyorum.

Birlikte düşünelim:

Muhtıra, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına engel olmak istiyor!

İyi de, 27 Nisan günü TBMM’de büyük bir zırva yaşanıp "mesele" mahkemeye taşınmadı mı?

Bunun için büyük gayret gösterilmedi mi?

Zaten siyasi hedefe de yaklaşılmadı mı?

Anamuhalefet dışında, diğer muhalefet liderleri de "367 rakamının bulunmaması" için ikna edilmedi mi?

27 Nisan günü, TBMM 361’de kalınca, bu ülkede herkes Anayasa Mahkemesi’nin siyasal bir karar alacağı yönünde bir beklentiye girmedi mi?

Neden Anayasa Mahkemesi’nin zaten alması beklenen karar beklenmeden, kapalı telkinlerden vazgeçilip açık telkin yolu benimsendi?

Anayasa Mahkemesi’ne de mi güvenilmiyor?

Oyun kurucu CHP’ye de mi inanılmıyor?

Anayasa Mahkemesi’nin "siyasi dengeleri gözeterek bir karar alması" şimdi daha da güç hale gelmedi mi?

Hükümet, erken seçim yolunda, topu Anayasa Mahkemesi’ne atarak muhtırayla gelen pası doğru değerlendirmedi mi?

Neden TSK acele etti?

Eğer, cevap benim kafamdaki kadar basit ise, korkarım bir süre sonra TSK ve Genelkurmay Başkanı derin bir yıpranma sürecine girecektir!

* * *

Gelelim Çağlayan Mitingi’ne!

Hükümetin muhtıraya tepkisini, topu Anayasa Mahkemesi üzerine atmasını anlarım.

Ama şimdi hükümet, "millet"in önemli bir kesiminin 2. uyarısıyla karşı karşıyadır.

Demokrasinin iki temel kuralı var:

1) Çoğunluğun dediği olur, 2)Ancak, azınlığın hakları bakidir.

AKP’ye oy verenler de, vermeyenler de millettir!

Bugüne dek, sadece sandalye sayısına bakarak 2. kuralı işletmeyen hükümet, "kendinden olanları" dinleyip "kendinden olmayanların" tepkilerini dayatma olarak görmüştür.

Dili devamlı başına bela olan Başbakan, Tandoğan Mitingi’ndeki kalabalığa "bindirilmiş kıtalar" diyerek siyasi hayatının en büyük hatalarından birini yapmıştır.

Bugün karşısında en demokratik hakkını kullanan muazzam bir kitle var. Üstelik, bu kez aralarında, "esas millet biziz!" diyen kendini bilmezler sayıca ya daha az, ya daha dikkatliler.

Hangi rakamı temsil ediyorsa etsinler; hükümet tepkilerini dikkate almak zorundadır.

* * *

Benim çağrım, sağduyusuna inandığım Abdullah Gül’e!

Lütfen, asker dediği için değil ama milletin bir kısmı çok güçlü istediği için, Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemeden adaylıktan çekiliniz!

Kurumlarla inatlaşabilirsiniz, ama bu kitleyle inatlaşmayınız!

AKP cevabını sandıkta versin!
Yazarın Tüm Yazıları