SON "türban tartışmaları" AKP’ye hayatiyet veren, onu tabanda taşıyan Milli Görüş’ün dünyevi ideolojisinin yeni atağıdır.
Milli Görüş açısından ideolojik hedef muhafazakar yaşam tarzını hayata geçirmektir. AKP bu ideolojinin siyasi ucudur ve meşruiyetini aldıktan sonra zamana yayılmış hedefin rejimle mümkün olduğunca uyumlu uzantısı olarak tezahür etmiştir.
Milli Görüş’ün AKP’nin tabanına hákim olduğu konusunda şüphesi olanlar ya taşrayı ve büyük şehirlerin taşra-semtlerini tanımayan kişilerdir, ya da AKP’ye göbek bağı ile bağlı oldukları için gözleri görmeyenlerdir.
Dün de yazdım. Her ideoloji taşıyıcı örgüt gibi Milli Görüş de "tek doğru"ya sahip olduğunu samimi olarak düşünür. "Tek doğrunun" kendisinde olduğu inancı ile her ideoloji gibi o da demokrasiden uzaktır, eninde sonunda totaliter olmak zorundadır.
Başkaları için tek doğru/gerçek/iyi olanın ne olduğunu bilme iddiası ile ideolojiler insanları özgürlüklere değil, yasaklara taşır. Zira, ideolojilerin kendilerince görevi insanları yanlıştan/kötüden sakınmaktır.
Örneğin, benim için bir özgürleştirme prensibi olan başı örtülü olarak üniversiteye girebilme hakkı Milli Görüş açısından aşkın gücün emri olarak "başı açık gezmeyi yasaklama" prensibinin savunulmasıdır.
Türban meselesi Milli Görüş açısından yasağın özgürleştirilmesi meselesidir!
* * *
AKP’de genel seçimleri genel merkez, yerel seçimleri yerel örgütlere hakim Milli Görüş yürütür. 2002’de de böyle olmuştur. Bu kez de öyle olacaktır. Başbakan, Anayasa’nın tümü ile kolay kolay oynayamayacağını gördüğü gün "Velev ki siyasal simge olsun ne çıkar. Türkiye’de, üniversitelerde, siyasal simge yasak mı?" sözleri ile yerel seçim için start düğmesine basmıştır.
Başbakan’ın yüzsüz yağdanlıkları her ne kadar görmek istemese de AKP’nin özgürlükler ile ilgili samimi bir gayreti yoktur.
Bazı örneklere bakalım. Ali Babacan bile AB müzakerelerine 2004’te Batı’dan icazet alındıktan sonra boş verildiğini kabul ediyor, farkı 2008’de kapayacakları sözünü veriyor. Zaten müzakerecinin aylarca seçilememesi, müzakerecinin aynı zamanda bir bakan olması meselenin nasıl hafife alındığının özetidir.
Aynı AKP TCK 301 ile ilgili hiçbir düzenleme yapmamakta adeta ısrarlıdır. Son kez türban uğruna 301 bir kez daha satılmıştır. Taziyelerini bildirmiştir ama ne Erdoğan, ne de Gül Hrant Dink’in cenazesine katılma cesaretini gösterememişlerdir. Orhan Pamuk’u telefonla kutlamışlardır ama ikisi de yüz yüze gelmeye yeltenememişlerdir. Düşünün, Cumhurbaşkanı yazarlarla yemek yiyor ama aralarında Türkiye’nin tek Nobel ödülü sahibi yazarı yok!
İkisi de yukarıda saydığım işlemlerde tabandan çekindikleri için kaçak güreşmektedirler.
* * *
YÖK Yasası 17. maddeyi bir dini diğerlerinden ayırt ederek değiştirirken AKP Anayasa’nın hem devleti tüm dinlere/inançlara eşit uzaklıkta tutmayı öngören laiklik ilkesini, hem de ruhunu oluşturan eşitlik ilkesini yok sayabilmektedirler. Zira, Aleviler başta olmak üzere ülkemizde temsil edilen diğer dinler/inançlar Milli Görüş açısından yokturlar. Olsa olsa bu vatandaşlar zımni statüde vatandaştırlar.
* * *
Önümüzdeki yerel seçimlerde taşrada ve şehirlerdeki taşra-semtlerde 5 vakit namazını kılmayan kişiler değil başkan, belediye meclis üyesi dahi olamayacaklar. Buna karşılık Milli Görüş AKP merkezine %52-55 oranında bir oy hediye edecek, mahalle Milli Görüş’e, merkez de "sadece biz varız" diyen totaliter bir zihniyete teslim edilecek.
Muhafazakarlaştırma projesinin 1 yıllık yeni hedefi budur!