MISIR konusunda bugüne dek tek sadece bir yazı yazdım (10.02.2011). Onun da asli konusu Türkiye’nin dış politikasıdır. Zira, iyi bilmediğim, araştırmadığım konularda yazmak veya söz söylemek bana zül geliyor.
Şimdi biraz hazırlıklıyım. Ben de “Mısır meselesi” konusunda bazı sözler söylemek istiyorum. Bugünkü ve yarınki yazılarımı bu konuya ayıracağım.
Mısır konusunda yapılabilecek tek kesin ve basit saptama Mübarek ailesinin belirli bir süre içinde iktidardan gideceğidir. Ancak, “Mübarek rejimi yerine demokrasi mi gelecek?” sorusuna olumlu cevap vermek çok kolay değil. Gözüken odur ki Mısır’ın geleceği üzerinde iki grup başat rol oynayacak: 1) ABD ve Batı’nın Ortadoğu’daki çıkarlarını ve ülkede “reformla” tatlandırılmış statükoyu kollayacak Mısır ordusu. 2) Halkın taleplerine ve meydanların örgütlenmesine önderlik eden Müslüman Kardeşler (İhvan). Mısır Ordusu vesayetinde hareket eden yeni statüko Mübarek tarafından Cumhurbaşkanı yardımcılığına getirilen Ömer Süleyman yönetiminde pazarlık masasına İhvan temsilcileri ile oturunca kaosun yeniden dengeye getirilmesinde rol alacak iki ana unsur resmiyet kazandı. Bugün İhvan üzerinde duracağım.
İhvan hakkındaki bilgileri büyük çapta ForeignAffairs.com adresinde yayınlanan Carrie Rosefsky Wickham’ın “The Muslim Brotherhood After Mubarak” (Mübarek Sonrası Müslüman Kardeşler) başlıklı makalesinden alıyorum.
Hasan al-Banna tarafından 1928’de kurulan İhvan çağdaş İslami gruplar arasında en uzun ömürlü olanıdır. Bir siyasi parti olarak değil, dini yardımlaşma (Da’wa) amaçlı kurulmuştur. Amacı topluma örnek teşkil ederek; verdiği vaazlarla, yaptığı sosyal yardımlarla İslam’ın güçlenmesini sağlamak olmuştur. İhvan kendisini gerçek İslam’ın tek temsilcisi olarak görmüş ve partileşmeyi milli dayanışmanın en önemli engeli olarak kabul etmiştir. Bütün Mısırlıları Siyonizm ve emperyalizm önünde birleşmeye ve ekonomik kalkınma ve sosyal eşitlik peşinde koşmaya davet etmiştir.
1972’de Enver Sedat İhvan’ı siyasi katmanlar arasında gördüğünü kabul edince terörü açıkça lanetlemişler ve hiçbir zaman teröre başvurmamışlardır. İhvan 1984’ten sonra da Parlamento ve Sendikalara aday göstermeye başlamıştır. Giderek siyasi sisteme entegre olan İhvan 1990’larda “değişim” için örgütte bir tartışma başlatmıştır. 1996’da reformist kanat İhvan’dan tamamen koparak Hizb al-Wasat (Merkez Parti)’ı kurmuştur. İhvan içinde kalan “reformistler” ise partilerüstü bir hareketi başlatarak Kefaya (Yeter!) sloganı ile İhvan içinde değişim hareketine girişmişlerdir. Bu grup çeşitli laik ve demokratik unsurlarla birlikte demokratik Anayasa için çalışmalar yapmıştır.
Bugün için İhvan kabaca üç unsurdan oluşuyor. 1) Da’wa hizbi en muhafazakar kesimdir ve İhvan’ın kılcal damarları sayılan Yol Gösterme Büroları (Mahalle Komiteleri)’nde ağırlıklı olan Da’wa’cılardır. Bürokratik ataklarda ve sosyal yardımlaşmada en aktif kesim bunlardır. Yeni katılımcıları Da’wa yönlendirir, bunun için de gençlik ve köylülük üzerine mutlak üstünlük sağlamış durumdadırlar. 2) Pragmatik muhafazakarlar diyebileceğimiz ikinci grup ise İhvan’ın orta yol hizbidir. Dini muhafazakarlığı “katılımcılık” ve “geçici ittifaklar” ile birleştirmeye çalışır. İhvan’ın en fazla parlamenter çıkaran kanadı bu kanattır. 3) Üçüncü grup ise reformistlerdir. İslam’ın ilerici bir yorumunu savunurlar. Bunlar İhvan içinde kalmışlardır ama fazla bir tabanları yoktur. Hele hele İhvan’ın en önemli örgütü Mahalle Komiteleri’nde hemen hiç ağırlıkları yoktur. (Yarın devam edeceğim.)