14 Nisan 2007 Cumartesi günü yapılan mitingle ilgili yazdığım "Demokrasi, İstemediğine Tahammül Etme Rejimidir" (15.4.07) başlıklı yazıma büyük miktarda tepki yazısı geldi.
E-posta gönderenler; mitinge rağmen hálá Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını savunmama tepki veriyorlardı.
Onlara göre, millet son sözü söylemişti, Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olamazdı!
Doğrudur, büyük bir miting yapılmıştı. (En güvenilir rakam olarak Genelkurmay'ın Anıtkabir'in ziyaretçi sayısını 370 bin olarak vermesi alınabilir).
Ancak, "cumhuriyet tarihinin en büyük mitingi"nin son sözü söylüyor olması, bana bizzat "cumhuriyet"in temel sorununu hatırlattı.
***
Öncelikle, "mitinglerin katılanların sayısının fazlalığıyla karar verme yetkisi alması" kavramı üzerinde durmak gerekir!
Örneğin; 11 Ekim 1998 Pazar günü Türkiye'nin çeşitli illerinde aynı anda "türbanla okula gitme yasağına tepki" mitingi yapıldı ve İstanbul 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı'nın iddianamesindeki tespitine göre mitinge tüm ülkede 2.5 milyon kişi katıldı.
Bana yazılan mektuplarda vazedilen mantığa göre, türbanla okula gitme yasağının çoktan kalkmış olması gerekmez mi?
***
Daha da ötesi, mektuplara göre; Recep Tayyip Erdoğan'a oy veren kitle (takriben 11 milyon insan) millet değil!
Daha doğrusu onlar, ülkenin gerçek sahipleri değiller!
Bazıları açıkça yazmış: "Onların oy verme kabiliyetinden şüphe etmek gerek, zira onlar cahil!"
Vergi verebilirler, hatta şehit olabilirler, ama memleketin yönetiminde söz sahibi olamazlar! Ben bu aklı, cumhuriyetin temel meselesi olarak görüyorum ve bu eşiğin hálá aşılamamış olunmasından büyük rahatsızlık duyuyorum.
***
Ülke karpuz gibi ortadan bölünmüş. Bir taraf öbür tarafı, cumhuriyeti geri götürme gayreti içinde görüyor. Diğer taraf ise öbürlerini kendisini kabullenmemekle suçluyor. İki tarafın da kendi görüşlerini doğrulayacak gerçek örnekler dolu. İki taraf da demokrasiden fazla nasibini almış değil. İki taraf da etki-tepki oyunu içinde demokrasiyi kendine yontuyor.
***
Bana yazanlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın demokrasiyi hazmedemediğini gösteren örnekler de yolluyorlar ve "Böyle bir insanı nasıl savunursun?" diyerek kızıyorlar. Ben de onlara Recep Tayyip Erdoğan'ı değil, ona oy veren insanların haklarını savunduğumu bir türlü anlatamıyorum.
Derdimin bir insanın yanında veya karşısında yer almak olmadığını, benim ilkeleri savunduğumu bu kitle duymak dahi istemiyor. Yoksa, Recep Tayyip Erdoğan eleştirilerim arşivlerdedir.
***
Aldığım yüzlerce mektubun en ilginç ortak paydası ise söz konusu yazımda sorduğum şu soruya bir kişinin dahi cevap vermemiş olmasıdır:
"(Madem) Toplam kayıtlı seçmen sayısına göre seçmenlerin yüzde 59.14'ü, toplam oy sayısına göre ise yüzde 48.37'si Meclis'te temsil edilmemiştir (ve buna göre) TBMM temsil yeteneğine sahip değildir, o halde neden ’Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın!' demek yerine ’TBMM kimseyi cumhurbaşkanı seçemez!' diyerek bütünsel tutarlığı olan bir ilkeyi dile getirmiyorsunuz?"