DÜN yazdığım "Türkiye’nin Irak politikası nedir?" başlıklı yazımda asker-hükümet çelişkisi nedeniyle soruma ülkenin "devlet katında" tutarlı bir cevap veremediğini belirttikten sonra muhalefetin de "Irak politikalarında" çelişkiler yaşadığını belirttim.
Bu arada DYP ile ilgili olarak da şunları yazdım:
"DYP,PKK’lıları dağdan ovaya inip orada politika yapmaya davet ederken, imalı bir biçimde de olsa, kısmi aftan dahi bahsediyordu.
Aynı DYP şimdi "Ben Diyarbakır’ı vermeye değil, Musul’u almaya çalışıyorum" diyor.
Nereden nereye geldiler!"
Bazı gazetelerde de "Ağar’ı tutabilene aşk olsun" başlığı ile verilen haberlerde Mehmet Ağar’ın "Ben Diyarbakır’ı vermeye değil, Musul’u almaya çalışıyorum" sözleri eleştirel bir bakışla nakledildi.
Mehmet Ağar dün aradı ve sözlerinin ruhundan koparılarak nakledildiğini belirtti.
* * *
Mehmet Ağar, Musul’un askerle alınmasını değil, işadamları ile ekonomik açıdan fethedilmesini kastettiğini söylüyor!
Hatta bu sözleri Türkiye Müteahhitler Birliği toplantısında sarf ettiğini, konuşma sırasında müteahhitlere "Musul’u siz alacaksınız!" diye hitap ettiğini belirtiyor.
Nitekim aynı konuşmada:
"Milletime taahhüdüm odur ki, Yozgat’ın kaderiyle Musul’un kaderi birleştirilecektir. Türkiye bunun karşılığıdır, bu dünya coğrafyasında, bulunduğu alandaki karşılığı budur, bunu yapacağız biz" diyor. (Yozgat ile Musul’un kaderi) "Nasıl birleşir?" sorusuna "Türkiye’nin bölgeye barış ve refah teklif eden bir görüntü sunması gerektiğini" vurguluyor.
Irak konusunda asker seçeneğinin en son noktada düşünülmesi gerektiğini belirterek, "genişletilmiş Benelux modeli" öneriyor.
Model, Gürcistan’dan başlayıp Irak’a kadar uzayacak işbirliğini öngörüyor.
Ben dünkü yazımı:
"Üstüne üstlük, ’Sen önce kendi Kürtlerinle meselelerini çöz, daha sonra Ortadoğu’da başat ülke olursun!’ denilirse bizim cevabımız ne olacak?" sözleri ile bitirmiştim.
Mehmet Ağar "İşte ben bu soruya başımızı dik tutarak cevap verebilmemiz için model geliştiriyorum" diyerek telefon konuşmasına devam etti.
* * *
Ben hükümetin "Irak politikaları"nın seçim yılında, iç meseleler nedeniyle, doğru mecrasına oturamayacağı korkusu içindeyim.
Bu köşede çeşitli kereler "Türkiye’nin Irak/Kürt/Ortadoğu politikaları ne olmalıdır?" sorusuna en radikal, ancak en tutarlı cevabı Mehmet Ağar’ın verdiğini yazmıştım.
Ancak, Deniz Baykal’ın "Ağar Diyarbakır’ı vermek istiyor" sözlerine karşılık "Ben Diyarbakır’ı vermeye değil, Musul’u almaya çalışıyorum" sözlerini duygusal ama tehlikeli bir refleksle söylediğini düşündüm.
Ağar’ın tutarlı söyleminden vazgeçtiği, onun da diğer muhalifler gibi yükselen milliyetçiliğin peşine düştüğü kaygısına düştüm.
Ancak, dünkü telefonundan sonra konuşma metnine yeniden baktığımda bu kaygımın beyhude olduğunu ve Mehmet Ağar’a haksızlık ettiğimi düşündüm.
* * *
"2007 yılı Irak yılı olacaktır" diye düşündüğümü önceden ilan eden (19.12.2006) bir kişi olarak "Irak merkezli dünya gündemi" ile "seçim merkezli Türkiye gündeminin" birbirine girmesinden çok korkuyorum. Birilerinin bu karmaşaya kapılmaması lazım. Bunun içindir ki:
Mehmet Ağar’ın aklı selimi koruması ülke için çok önemlidir!