BİR taraf diğer tarafı darbecilikle suçluyor.Diğer taraf bu tarafı ülkeyi İslamlaştırmakla suçluyor.
Ülke açısından da kaos burada başlıyor.
Zira, maalesef iki taraf da büyük çapta haklı!
Üstelik, iki tarafın ortak bir noktası da var.
Birbirinden ölesiye nefret eden iki taraf bir noktada hemfikirler:
İki taraf da hukuktan nefret ediyor.
İki taraf da belden aşağı vurmaktan hiç çekinmiyor.
* * *
Ergenekoncuları yargılayanlar adı "darbe" kelimesi ile özdeşleşmiş bazı emekli komutanları gözaltına alırken heyecan yaratıyorlar, bu ülkede "darbeler döneminin" bitmesi için dua edenleri umutlandırıyorlar.
Ancak, aynı zinde güçlerin bir yıldır ortaya hiçbir iddianame koyamaması umutları yontuyor. "Darbecileri" yine bir "darbe" ile sabah yataklarından gözaltına almaları esas amacın üzüm yemek olmadığı, amacın rövanş olduğu, ortalıkta büyük pazarlıklar döndüğü iddialarını güçlendiriyor.
Hele hele Ergenekonculardan intikam almak isteyenlerin cemaatler tarafından yönlendirildiğine dair faraziyeler mide bulandırıyor.
Üstelik, bu cemaatlerin her türlü ortamda herkesi dinleme imkanı bulması, dinlemeleri kendilerine yakın gördükleri medyaya servis etmeleri bu ülkenin giderek bir "korku imparatorluğu"na dönüştüğünü gösteriyor.
* * *
Peki diğerleri ne yapıyor?
Onlar da AKP’yi sandık başında yenemeyeceklerini bildikleri için "AKP gitsin de sonra ne olursa olsun" psikozu içinde hareket ediyorlar.
Tek bir hedefleri var: AKP’yi devirmek! Sille tokat yere sermek!
Aynı hırsla Erbakan’ı devirmeye kalktıklarını, bu amaçlarının sadece ve sadece bugün devirmeye çalıştıkları Erdoğan’a yaradığını çoktan unutmuşlar.
Onlar da adaletin işlemesi için her türlü iddiayı sonuca ancak somut tespitler, somut ispatlar gibi hukuksal kavramların taşıdığını hiçe sayıyorlar.
AKP’lilerin gök kubbede söyledikleri her türlü sözü iddianamelerine esas alıyorlar.
* * *
Bir taraf ülkeyi: a) içe kapamaya, b) AB hedefinden uzaklaştırmaya, c) demokrasiden koparmaya, d) milletten kurtarmaya, e) özgürlüklerden esirgemeye çalışıyor.
Diğer taraf da a) ülkeyi muhafazakarlaştırmaya, b) demokrasiyi yalnız kendine yontmaya, c) sadece kendinden olanlara kadro vermeye, d) din ve vicdan özgürlüğünden Alevileri muaf tutmaya, e) tabanı Milli Görüş’e teslim ederek seçim kazanmaya, f) sureti haktan AB’den yana görünmeye, g) devlet bankası parası ile medya satın almaya, h) her türlü imkanda malı götürmeye çalışıyor.
* * *
Beni en çok bizi sadece ikisinden birisini seçme mecburiyeti varmış, başka çare yokmuş gibi davranmaya zorlayanlar kızdırıyor.
Kapatma davasında, Anayasa değişliğinin mahkemede oylanması sırasında yargıya ana avrat girişenlerin, dün Ergenekon davasında şok gözaltılar olunca "yargı bağımsızdır!" demeleri bana yüzsüzlüğün hangi seviyelere ulaşabileceğini gösteriyor.
Öte yanda diğerlerinin artık sosyalist enternasyonele bile gidecek yüzünün kalmaması yine bana sadece yüzsüzler arasında seçim yapma mecburiyeti varmış gibi bir duygu veriyor ki, işte bu duygudan nefret ediyorum.