BU köşede, AKP’nin taban örgütünü tamamen ele geçirmiş olan ve sosyal politikalar üzerinden başarılı bir şekilde mahalle politikası yürüten Milli Görüş’ün, belirli bir hayat tarzını herkese dayatarak ayrışan toplum yaratmasından korktuğumu devamlı vurguluyorum.
Mahalle politikası deyimiyle ne kastettiğimi AKP Milletvekili Nursuna Memecan benden iyi anlatmış.
"Bence AK Parti’nin yaptığı en şahane şey, toplumun en alt kesimindeki yoksul ev kadınlarını, yetiştirilmiş kıymetli eleman haline getirmiş olması. Canla-başla, ayakkabılarının altları yırtıla yırtıla çalışıyorlar. Kim bu kadınlar dersen? Bakkalın karısı var, çiçekçinin karısı var, işçinin karısı var, dul kadınlar var. O kadar merak ettim ki, nasıl olmuş da bu kadınlar böyle bir örgütlenmenin içine girmişler, nedir bunların derdi diye... Çeşitli mahallelerde aldım kadınları karşıma ve konuştum. Hepsinin de tek amacı var: Daha iyi şartlarda yaşamak, çoluğunu çocuğunu okutmak..."
Komünist Lenin’in bir örgütlenme modeli olarak inşa ettiği "kılcal damarlar teorisi"ni hayata en başarılı şekilde geçiren AKP’yi kutlarım!
* * *
Hafta içinde Milliyet’te yer alan "şehirlerarası otobüslerde namaz molası" haberine tepki veren Namaz Gönüllüleri Platformu yetkilileri ise şöyle konuşuyorlar:
"Platform Sözcüsü Abdullah Yıldız, ’Namaz bir hayat tarzıdır, buna saygı duyulması gerekir’ dedi. Platformun kurucusu yazar Ahmet Bulut ise namazın bir Müslüman için hayatın olmazsa olmazı olduğunu ifade ederek şu açıklamayı yaptı: ’İmanı olan bir insanın namaz kılınmasından ya da namaz için bir yerde durulmasından rahatsız olması düşünülemez. Bu bir dayatma değil, hak aramadır.’..." (Milliyet-08.09.07)
Gazetede yer aldığı şekliyle Abdullah Yıldız ve Ahmet Bulut’un sözleri açık seçik bir dayatma örneğidir!
* * *
Namaz, bir ibadet olmanın ötesinde saygı duyulması gereken bir hayat tarzı ise otobüsle seyahat eden yolcu ile uçakla seyahat eden yolcuyu ayırt etmemek gerekir. Bundan böyle uçakların da namaz vakitlerinde en yakın şehirlere geçici iniş yapmaları gerekir. Okyanus üzeri uçuşlarda, İzlanda’da Reykjavik Camii, hayat tarzına saygı duymak adınageçici iniş yapmak içinen uygun mekándır.
Daha ötesi, bütün işyerlerinin ve dahi fabrikaların, garnizonların, mahkemelerin, okulların, lokantaların tüm üretimi/çalışmaları/tatbikatları/davaları/dersleri/yemek servisini günde 5 kez durdurup çalışanların namaz kılmaları için mola vermeleri gerekir.
İmanı olan bir insanın namaz kılınmasından ya da namaz için bir yerde veya zamanda durulmasından rahatsız olması düşünülemeyeceği için de gereğini yapmayan iş sahibi, patron, komutan, hákim, savcı, okul müdürü ve lokanta işletmecisinin imanından şüphe duymak gerekecektir.
Ayrıca kabul edilmesi gerekir ki; bundan böyle kimlerin, ne miktarda takva sahibi olduklarına Namaz Gönüllüleri Platformu yetkilileri karar verecektir.
* * *
Bu köşede ısrarla söylüyorum. Yönetmek, sosyal hayata da yön vermeyi kapsar.
İmam ne yaparsa cemaat mislini yapar.
"İktidar bize geçti" diye düşünüp doğmamış bebeğe don biçer gibi herkese din-iman biçmeye kalkanlara dur demek, AKP yöneticilerinin asli görevidir!