Mahalle politikası

ŞERİF Mardin Hoca’nın Ruşen Çakır ile yaptığı söyleşide kullandığı "mahalle baskısı" terimini köşesine taşıyan ilk gazeteci olarak onun "mahalle baskısı" terimi ile benim kullandığım "mahalle politikası" terimleri arasında bir ilinti kurmaya çalışmıştım (23.05.07).

Ancak, sonradan şimdi çok ünlü olan "mahalle baskısı" terimi ile benim kullandığım "mahalle politikası" terimleri arasında anlamlı bir fark olduğunu düşünmeye başladım.

"Mahalle baskısı" sosyolojik bir terim ve yakın çevrenin değerler sistematiğinin bireyler üzerinde yaratabileceği sosyal baskıyı vurguluyor. Bu açıdan kendiliğinden/örgütsüz bir gelişme veya baştan beri var olma özellikleri taşıyabilir.

Bu açıdan bakıldığında; kendi mahallesinde dışlandığını iddia eden Nazlı Ilıcak da pekálá laiklik hassasiyeti yüksek komşuların mahallede kendiliğinden oluşturduğu, sadece aralarında konuşarak var ettikleri bir mahalle baskısı ile karşı karşıya kalmış olabilir.

Öte yanda; muhafazakár mahallelerde 22 Temmuz sonrası artan mahalle baskısından söz edenler de yeni bir gelişmeye parmak basıyor olabilirler.

Örgütsüz/kendiliğinden gelişme özelliği nedeniyle mahalle baskısının artmadığını düşünenler de verilen somut örneklere "münferit" diyebiliyorlar.

* * *

Ben ise "mahalle politikası" terimini kullanırken örgütlü/planlı bir sosyal baskıdan bahsediyorum.

Bu açıdan da daha derin bir gelişmeye parmak bastığımı düşünüyorum.

Mahalle politikası, belirli bir örgütün (Milli Görüş) yerel seviyede önce sosyal alanda (gıda-erzak yardımı yaparak, eğitim-sağlık-cenaze hizmetleri sunarak vb.) faaliyet göstermesiyle başlıyor ve o örgütün sonuçta o mahallede hayat tarzını ve siyasi tercihleri belirlemesiyle açık belirginlik kazanıyor.

Her şey plan ve programlı!

* * *

Mahalle baskısı ile mahalle politikası arasındaki farkı bir örnekle anlatmaya çalışayım. Şehirlerarası otobüsün namaz vakitlerinde durmasını isteyenler, mahalle baskısı kurmaya çalışan münferit hareketler olabilir.

Ama bu konuda kendi adını Namaz Gönüllüleri Platformu olarak tarif eden örgüt, "İmanı olan bir insanın namaz kılınmasından ya da namaz için bir yerde durulmasından rahatsız olması düşünülemez. Bu bir dayatma değil, hak aramadır" (Milliyet-08.09.07) şeklinde açıklama yaptığında bu planlı/programlı bir dayatmadır ve benim daha derin bulduğum işte bu "mahalle politikası"dır.

Yazılarımda vurgulamak istediğim, hem Başbakan’ın hem de maalesef Cumhurbaşkanı’nın alttan gelen bu mahalle politikasına karşı çıkamamalarıdır. Zira, her ikisini de iktidara taşıyan örgüt, AKP içinde alttan alta mahalle politikası yapan Milli Görüş’tür.

* * *

Bu anlamda Milli Görüş’ün AKP’nin taşra/yerel örgütlerini ele geçirdiğini 2004 yılından beri yazıyorum. Sadece etkileri 22 Temmuz sonrası artmıştır.

Daha önce de yazdığım gibi, baştan beri ne demek istediğimi en iyi anlatan bizzat AKP milletvekili Nursuna Memecan’ın Meral Tamer’e söyledikleridir:

"Bence AK Parti’nin yaptığı en şahane şey, toplumun en alt kesimindeki yoksul ev kadınlarını, yetiştirilmiş kıymetli eleman haline getirmiş olması. Canla-başla, ayakkabılarının altları yırtıla yırtıla çalışıyorlar. Kim bu kadınlar dersen? Bakkalın karısı var, çiçekçinin karısı var, işçinin karısı var, dul kadınlar var." (09.09.07)

* * *

"Mahalle baskısı" münferit dahi olabilir ama "mahalle politikası" planlı/organize eylemlerdir ve bence "mahalle baskısı"ndan çok daha tehlikelidir.
Yazarın Tüm Yazıları