LÜBNAN’da, daha doğrusu Ortadoğu’nun genelinde bir "yeniden paylaşım savaşı" yaşandığını, bu savaşa teknolojik ve stratejik gelişmeler de göz önüne alındığında pekálá "3. Dünya Savaşı" denebileceğini 2003 yılından beri yazıyorum.
Savaş tarafların karşılıklı olarak statükonun vaz ettiği "paylaşıma"razı olmadığı durumlarda çıkar. Egemenin egemenliği kabul gördüğü sürece zaten savaşa gerek yoktur.
Öte yanda 21. yüzyılın geliştirdiği en radikal savaş stratejisi de düzensiz orduların (örgütlerin) düzenli ordulara (devletlere) karşı teknolojideki muazzam gelişmeleri kullanarak yürüttükleri terörist eylemlerdir.
* * *
İran Ortadoğu’da 21. yüzyılı en iyi okuyan bölgenin en köklü devletlerinden birisidir.
21. yüzyılda tekrar emperyal devlet olabilmek için elinde çok önemli kozlar olduğunun farkındadır:
1) Dünya ekonomisi Batı ekseninden (ABD+AB) Doğu eksenine (Çin+Hindistan+Rusya) kaymaktadır. Batı ekseninin Ortadoğu’da İsrail ve Türkiye başta olmak üzere müttefikleri vardır ama Doğu ekseninin yoktur. Neden İran yükselen yıldıza oynamasın?
* * *
2) İran 21. yüzyılda en güçlü savaş taktiğinin terör olduğunu ve üstelik terör için taşeron örgütler (HAMAS, Hizbullah) kullanmanın çok daha etkin ve ucuz yöntem olduğunu çoktan çözmüştür.
* * *
3) Ortadoğu’da ideolojik liderliğe en rahat oynayabilecek ülkenin de kendisi olduğu 1979 İslam Devrimi’nden sonra kabul görmüştür.
i)İsrail-Filistin geriliminde İslam dünyasına liderlik eden ülke olmayı başarmıştır.
ii)Sünni-Şii çekişmesini Sünni ülkelerin diktatör yöneticilerine karşı körüklerken, tabanda Sünni halka kucak açmayı becermiştir. Bugün HAMAS, Müslüman Kardeşler dahil bir sürü Sünni örgütün çeşitli parçaları sosyal alanlarda (eğitim, sağlık, gıda vb.) İran’dan güçlü maddi destek almaktadır.
* * *
4) İran, Irak Savaşı ile ABD’nin kibirli yöneticilerinin (yeni-muhafazakárlar) insan kaynağı yönetiminde ve bölgenin koşullarını analiz etme konularında ne kadar çapsız olduklarını ve Irak’a dirlik ve düzen getirme konularında ne kadar aciz kaldıklarını çok çabuk çözmüş ve kendi lehine çevirmeyi başarmıştır.
Irak’ta şu anda nüfuz alanını en hızlı geliştiren güç ülkenin nüfusunun %65’ini oluşturan Şii çoğunluktur. Şiilerin hepsi İran’ın yanında yer almamakla beraber bir bölümü İran hegemonyasını kabul etmeye hazırdır.
* * *
5) Önemle Çin’in dünyada petrol talebini en hızlı artıran ülke haline gelmesi ile birlikte sabit kaynaklı petrol talebindeki radikal artışlar dünyanın en büyük petrol yataklarından birisine sahip İran’ın ekonomik gücünü son yıllarda mislisi ile artırmıştır.
* * *
6) Ezelden beri İranbölgede en güçlü espiyonaj, dezenformasyon ve özel harp taktikleri geliştiren devletlerden birisidir.
* * *
Ben İran’ın emperyal politikalarına itiraz etmiyorum. Ben de İranlı olsa idim aynı arzular içinde olurdum. Zira benim dünya algılamam real-politik üzerine kurulu.
Benim vurgulamaya çalıştığım nokta İran’ın bu konuda attığı ve atacağı her adımın Türkiye’nin aleyhine olduğudur!