ŞAHSİ kanaatime göre, eski Cumhurbaşkanı ile cari Başbakan arasında "türban meselesi" çerçevesinde yapılan tartışmada iki taraf da samimi değil.
Recep Tayyip Erdoğan, aritmetiksel olarak elinde imkán olmasına rağmen "mesele"yi çözememeyi ülkenin şartlarına bağlıyor, "asker müsaade etmiyor" demeye getiriyor ve bir türlü çözülmeyen bir meseleye sahip çıkarak, iktidarda olduğu halde muhafazakár taban önünde çaresizliğini vurguluyor.
Hadi diyelim ki, içeride "derin-devlet" çözüme engel!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) de derin devlet mi türbana engel oldu?
İddiam odur ki:
Leyla Şahin’in "türbanı yüzünden üniversiteden atıldığı" gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda hedefi, davayı kazanmak değil, kaybetmek idi. En azından onu Başbakanlık ofisi böyle yönlendirdi!
* * *
Ne demek istediğimi gerekçelendirmek üzere Leyla Şahin Hanımefendi’ye bazı sorular sormak istiyorum. Kendisi AİHM’ye gidecek kadar medeni bir insan olduğuna göre bu sorulara da cevap verecektir. Bu köşe, vereceği cevaplara açıktır.
* * *
AİHM’nin ilgili dairesi, Leyla Şahin’in "din özgürlüğü" açısından yaptığı ve üniversitede türban takma hakkını demokratik bir hak olarak savunduğu itirazını reddetmişti.
Ancak, AİHM’de bir alt dairede verilen bu kararı Büyük Daire’ye taşımak için Leyla Şahin’in ilk avukatının hazırladığı dilekçeyi, 5 hákimli bir jüri (panel) kabul etti. Bu istisnai bir durumdu. Bu durumda önceki kararın bağlayıcılığı kalmamıştı.
Leyla Şahin büyük avantaj kazanmıştı!
Şimdi sorularımı sıralıyorum:
1) Dava, Büyük Daire’ye taşınınca yeni bir layiha (savunma) verme safhasına gelindi.
Bu savunmada "din özgürlüğü" açısından, önceki dairede (alt daire) alınan kararın davacı Leyla Şahin tarafından kabul edildiği ve davanın Büyük Daire’de sadece "eğitim özgürlüğü" açısından incelenmesinin talep edildiği doğru mu?
2) Büyük Daire’ye giden yeni layiha, Ankara’da bir akademisyen grubu tarafından mı hazırlandı? Bu grubun oluşturulmasını Başbakanlık ofisi mi yönlendirdi?
3) Halbuki, davayı Büyük Daire’ye götüren ve 5 hákimli jüriye verilip kabul edilen dilekçede alt dairenin din özgürlüğü açısından verdiği kararın yanlış olduğu iddia edilmiyor muydu?
4) Büyük Daire’ye dilekçeyi hazırlayan ilk avukat, yeni layihayı "Ankara’daki akademisyen grubun" değiştirmesi üzerine davadan çekildi mi?
* * *
5) Büyük Daire’nin yeni layiha karşısında verdiği kararın 73. ve 102. paragraflarında açıkça; din özgürlüğü çerçevesinde verilmiş (önceki) daire kararının sizin tarafınızdan kabul edildiği ifade edilmekte midir?
Büyük Daire, sizin alt daire kararını kabul etmenize dayanarak önceki daire kararını aynen kabul etmedi mi?
6) Jüriye ilk avukat tarafından verilen dilekçede yer almasına ve lehinize olmasına rağmen, Anayasa’nın 153. maddesine göre "Anayasa Mahkemesi’nin içtihatla kanun (hukuk) yaratamayacağı" ve Anayasa’nın 90. maddesine eklenen son cümle çerçevesinde, AİHM’nin "Türk mevzuatını değil, doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) esas alması gerektiği" iddiaları da Ankara’daki akademisyen grup tarafından savunmadan çıkarılmadı mı?