Lahika ile travma arasına sıkışmış Türkiye (I)

SANKİ sadece 2 seçeneği olan bir ülkede yaşatmak istiyorlar bizi.

Ya cumhuriyete sahip çıkmak için askere selam duracaksın.

Ya da haksızlıklara karşı çıkmak için ülkenin muhafazakárlaştırma projesini savunacaksın.

Üstelik de her iki tarafın eşit derecede demokrasiden nasiplenmediğini bile bile bunu yapacaksın!

Zıtların esasında birbirine çok benzediğini de görmezden geleceksin.

* * *

27 Nisan muhtırası ile sadece ve sadece AKP’nin seçim ekmeğine yağ süren TSK siyasi arenada uzun süredir bir suskunluk dönemine girmişti.

Askerin siyaset konusunda hep söyleyecek bir şeyleri olduğuna şartlanmış beyinlerimizle kimileri bunun nedeni olarak ünlü Dolmabahçe görüşmesine atıfta bulunuyorlardı, kimileri ise ne zaman siyasete bulaşsa işin içinden çıkamayan TSK’nın artık ders aldığına inanmaya başlamışlardı. Meğerse 2 taraf da fena halde yanılıyormuş.

Bunu bize Taraf Gazetesi ispat etti.

Gazetede yayınlanan lahika ile hem yeni bir kelime öğrendik, hem de maalesef TSK’yi yöneten zihniyetin zerre kadar değişmediğini bir kez daha gördük.

TSK’nın yaptığı açıklama da sadece Taraf Gazetesi’ni doğruladı.

Meğerse 27 Nisan öncesi ile sonrası arasındaki tek fark TSK’nın bu kez yargı, medya ve kamuoyu liderlerini taşeron olarak kullanma tercihi imiş.

"Biz topa doğrudan girmeyelim, topa yönlendirdiğimiz başkaları girsin!"

Bu yeni yöntemle bu sefer doğru adımlar attığını zanneden TSK içindeki bazı aklı bolların yazdıkları lahikayı gazetede okuyunca insan gülsün mü, ağlasın mı bilemiyor.

Bu kadar basit bir mantıkla manipülasyon yapmaya kalkmak herhalde Türk insanına ait bir özellik olmalı.

Üstelik, belli ki hem Başbuğ-Paksüt görüşmesini, hem de bu lahikayı dışarı sızdıranlar TSK’nın içinden birileri. Planlı ve programlı olarak önce görüşme sızdırıldı, ardından lahika geldi. Biri diğerini tamamladı.

Bence lahika kadar iç-sızıntı da TSK’yı eşit derecede hırpaladı!

* * *

Peki, bize karşı taraf olarak gösterilen AKP’nin akıl haritası daha mı üstün?

Haşa! İşte halkın Tıngır-Mıngır Fırat olarak isimlendirdiği Dengir Mir Mehmet Fırat öyle bir laf etmiş ki, en azılı AKP hasmı planlasa AKP’ye böyle zarar veremez.

Dengir’in söylediklerini bir sosyolog söylese abartma yapan bir sosyolog olarak yine de kabul görebilirdi.

Devrimlerin travmalar yarattığı iddiası bir gerçeklik taşısa da; travmayı dinin cumhuriyet devrimi tarafından yok edildiği anlamına gelen bir cümle ile örneklemek sadece tarihin abartılması değil, tahrif edilmesini de içeriyor.

"(İnsanların) din yolları söküldü" ("Their religious ways were dismantled") cümlesi "insanların inançlarını yaşamalarına engel olundu" anlamına geliyor ki, bunu söyleyen kişi herhalde AKP’nin kapatılmasını kolaylaştırmak istiyor olmalıdır.

AKP’nin 2. adamı Fırat’ın bu sözleri AKP’nin bazı ileri gelenlerinin totolojik zihniyetlerini yansıttığı için önemlidir, ancak çok talihsizdir.

Zira bu sözler uzlaşmaya/paylaşmaya yönelik değil, kapışmaya/ayrıştırmaya yönelik sözlerdir.

* * *

Demokrasiyi hazmetmemiş 2 zihniyetin bize dayatılması beni çileden çıkarıyor!

(Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları