DÜNKÜ yazımda allanan pullanan Murat Karayılan söyleşisinde yeni hiçbir fikrin olmadığını, Karayılan tarafından "Demokratik Özerk Kürdistan" olarak takdim edilen görüşün Apo tarafından en azından açıkça 2005 yılından beri "demokratik cumhuriyet" adı altında ilan edildiğini, hatta o tarihlerde Başbakan tarafından da telaffuz edildiğinde Başbakan’ın Apo’dan "aferin" aldığını belgeleri ile yazdım. (Hürriyet-bir internet sitesinden alıntı- Apo’nun avukatları Ömer Güneş, İbrahim Bilmez ve Zeynel Değirmenci anlatıyor: "Öcalan: Bağımsızlık istemiyoruz" -6.12.2005)
Karayılan ne derse desin, üzerlerinde kendileri de iyi çalışmadıkları için, karmaşık bir ifadeyle ifade ettikleri "demokratik cumhuriyet", iki eşit milletin kurduğu cumhuriyetin aynı çatı altında ama iki ayrı kimlik olarak demokratik haklarını kullanmasıdır.
Bu talep de bal gibi federasyondur.
* * *
PKK açısından herhangi bir yeni söylem yokken, neden aniden ortaya "Kürt meselesi" bir kez daha atılmıştır. Soru budur!
Ben cevabımı nisan ayında, ABD Başkanı Obama Türkiye’yi ziyaret ederken, önceden vermiştim. ("Nazik Garson Obama". Hürriyet-9.04.2009)
"i) Dünya petrol rezervinin % 10.6’sını barındıran Irak’ın ABD denetiminde bir yönetim altında ’toprak bütünlüğü’nün korunmasına Türkiye büyük katkı yapamaz mı?
ii) Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak enerji kaynaklarının (petrol+doğal gaz) % 20’sini stoklarken Kuzey Irak’ın esenliğine,petrolün dünyaya ihracına Türkiye yardımcı olamaz mı?"
Obama’nın Türkiye ziyaretinde aklıma takılan bazı sorular bunlardı.
Ancak, yine o yazıda bu görevleri ifa etmek için Türkiye’yi bekleyen edimleri de sıralamıştım:
"Bu görevleri layıkıyla ifa etmek için Türkiye’nin, a) kendi tarihi ile yüzleşmesi, b) öncelikle kendi Kürt’ünü kazanması" gerekir (Hürriyet-ibid)
* * *
29 Mart seçimleri hem Türkiye’ye, hem ABD’ye göstermiştir ki Türkiye’nin kendi Kürt’ünü kazanması, "PKK ile pazarlık"tangeçer!
Benim buraya kadar yaptığım analize hiçbir itirazım yok.
Beni rahatsız eden; ABD ile "yeni dönemde" yeni bir hevesle, Irak’ta yeni bir işbirliğine girecek Türkiye’nin "PKK pazarlığında" neler vermeye hazır olduğuna dair hiçbir ipucunun/hazırlığın olmadığına dair edindiğim kanaattir.
i) Türkiye, Irak’ta ABD ile işbirliği karşısında ne alacak?
ii) Bu uğurda PKK’ya ne verecek?
Ben bu soruların cevabı oluşmadıkça ve kamuoyuna hazmettirilmedikçe AKP’nin "Kürt meselesi"nin çözümünde bilmem kaçıncı defa yan çizmesinden korkarım. Maazallah, ne vereceğimizi-ne alacağımızı bilmeden girişilen bir "pazarlık" bir kez daha hüsranla biterse, 24 Nisan’da ilk yarasını alan "Obamania" bu kez Obama’nın sukut-u hayale uğraması ile 2. yarasını alabilir.
* * *
"PKK yeni tavizlere açık" veya "ABD isterse PKK’nın kolunu büker" varsayımları ile hayra yorulan rüyalar görmek, bu rüyaları Cumhurbaşkanı’na terennüm ettirmek çok tehlikeli bir oyundur.
TSK zımni de olsa, "Bu kez ben varım" diyor. PKK 99’dan beri ne talep ettiğini tekrar ediyor, ABD "PKK ile arayı düzelt" diyor. PKK, TSK ve ABD aynı minvalde "Kürt meselesi cemaatler ile çözülmüyor" diyorlar. Bunlar hepsi açıkça anlaşılıyor. Peki hükümet ne diyor? PKK’ya (Kürtlere değil) bazı tavizler verecek mi? Verecekse bu tavizler nelerdir?
Bu soruların halen karanlıkta kalan cevaplarını çok merak ediyorum.