CUMHURBAŞKANI "tarihi fırsat"tan bahis açınca hepimiz çok heyecanlandık. Ancak o bugüne dek "askerle hükümetin çözüm konusunda ilk kez uyum içine girdiklerini" söylemekten bir adım ileri gitmedi.
O başka bir şey söylemedi ama şimdi herkes bir şeyler söylüyor.
Apo 15 Ağustos’ta "çözüm önerileri"ni sıralayacakmış!
"Kürt açılımı" konusunda şu anda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
Ortama tam bir kakofoni hákim.
Neden böyle oluyor?
Ortada süreci yöneten bir siyasi irade yok da ondan!
Neden siyasi irade yok?
Kürt meselesi iç dinamikler nedeniyle tartışılmıyor da ondan!
Şu an itibarıyla "Kürt açılımı" esasında "Kuzey Irak açılımı"dır!
* * *
Tabii ki sürekli kanayan bir Kürt meselemiz var. Tabii ki bu meseleyi çözmek boynumuzun borcu.
Ancak şu anda dinamik başka bir yönden geliyor: ABD!
Benim bu köşeden 2003’ten beri savunduğum şekilde ABD, Irak’tan çıkarken, iç savaşın eşiğine gelen Irak’ta Kuzey Irak’ın hamiliğine soyunmamızı istiyor.
TSK bu konuya uzun süreden sonra ilk defa olumlu bakıyor ama karşılığında PKK’nın Kuzey Irak’tan uzaklaştırılmasını istiyor.
ABD de Türkiye’ye "Ben sana bu konuda yardımcı olurum ama sen de kendi Kürt meselenle ilgili bazı olumlu adımlar at" diyor.
Ayrıca Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürtlere, onların da rızası ile hamilik edebilmesi için, önce kendi Kürtleri ile barışı ve huzuru yakalaması lazım.
TSK, çok açık bir şekilde, Kürt meselesinde sivil çözümlere de destek verdiğini beyan ediyor.
Ancak bu safhada ortaya bir mesele çıkıyor.
Sivil çözüme liderlik edecek sivil irade yok!
Liderin devletin siyasi-bürokratik tüm birimlerini kucaklayacak Cumhurbaşkanı olması lazım.
Başbakan’ın da siyasi riskleri yüklenmesi gerek!
Şu ana dek ne Cumhurbaşkanı ortaya liderliğini koydu, ne de Başbakan taşıması gereken riskleri yüklenecek girişimlerde bulundu.
Sorun kendi kendinize:
Cumhurbaşkanı veya Başbakan ortaya "Kürt açılımı" ile ilgili hangi somut öneriler koydu?
Cevabınız kocaman bir "hiç"tir!
Hükümet, ayakta alkışlanması gereken Kürtçe TV dışında, sosyal veya siyasal alanda hiçbir açılım yapmadı.
* * *
Ortada somut bir program olmayınca hükümet kamuoyuna da kendisini anlatamıyor.
Bırakın meramını kamuoyuna veya muhalefete anlatmak, Başbakan "Kürt açılımı" konusunda kendi partisine bile hákim değil.
Apo’nun muhatap alınıp alınmaması konusunda AKP ikiye bölünüş durumda!
Hal böyle olunca, kamuoyunda inisiyatifin giderek Apo’nun eline geçtiğini görüyoruz.
Kürt açılımı da giderek Apo açılımı haline geliyor!
Apo’nun muhatap alınmayacağına dair Dışişleri Bakanı’nın sözleri AKP’de bile ciddiye alınmıyor!