Paylaş
Bu yazının muhatabı, son 7 yıldır ülkeye yön veren/yön vermeye çalışan “bazı muhafazakâr” siyasetçiler, işadamları, gazeteciler ve “aydın”lardır.
* * *
Dünkü yazımda kısaca; yüzlerce yıllık bir geleneğe sahip olmasına rağmen Türkiye’de muhafazakârlığın iktidarda olduğu son 7 yıldır kendine özgün değerler sistemi üretmekten aciz kaldığını savundum.
600 küsur yıllık bir geleneğin üzerine oturmasına rağmen, 80 küsur yıldır Cumhuriyet’in “Batı medeniyet çığırı” ile yoğurmaya çalıştığı “modern hayat tarzı” meğerse muhafazakârlığı kendi köklerinden büyük çapta koparmış.
Muhafazakârlık yıllar içinde kendi geleneğini ve dayandığı kültürü büyük çapta unutmuş, yıllardır kızdığı modernlere özenir ve öykünür hale gelmiş.
Meğerse, “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz muhafazakârız!” esas şiarları olmuş!
* * *
1) Etkin muhafazakârların en büyük iştigal alanı, eski etkinler gibi, ceplerini doldurmak. Devlet ihalelerine aracılık ederek para kazanmak yine çok muteber. Rant yine en büyük gelir kaynağı. En son sel felaketinde imar yolsuzlukları iyice açığa çıktı. Düşünün, konu ile ilgili olarak Belediye’nin İSKİ’si bağlı olduğu belediyeye 100 küsur dava açmış!
Devlet sırtından para kazanmak hâlâ çok çekici!
2) Etkin muhafazakârlar sözüm ona “muhafazakâr hayat tarzı” yaşamak istiyor ama türbanı Gucci’den almak, Batı’nın moda giyim tarzını taklit etmek, en pahalı lokantalarda keyif yapmak aynen yine gözde. Muhafazakârların çekici kıldığı bir giyim tarzı, geleneksel mutfağı yücelterek müşteri çeken yemek yeme alanı, insanların merak saldığı yeni bir eğlence tarzı yok.
* * *
3) Muhafazakâr yazarlar son 7 yıldır büyük beğeni kazanan bir roman yazamadılar, muhafazakâr geleneği hayranlıkla seyrettiren bir sinema filmi yapılmadı, kendi TV’lerindeki “muhafazakâr diziler” ilkokul seviyesinin didaktizmini aşamadı. Muhafazakârlık kendi kültürünü, estetiğini, felsefi tartışmalarını yaratamadı. Toplumun genelinde itibar gören TV dizileri hâlâ “malum” kanallarda.
4) Bir sürü gazete çıkarıyorlar ama gazeteleri satmıyor. Hâlâ “malum gazeteler” okunuyor.
* * *
5) İstisnalarından özür dilerim ama, muhafazakâr yazarlardan yeni bir görüş alabilmek ayının bayıltmadan dişini çekmekten daha zor. Gündemi yine “bildik” gazeteler ve gazeteciler belirliyor, muhafazakâr görünümde yazarlar da o gazete ve gazetecilere küfür ederek “fikir” üretiyorlar!
Nefret ve hasetlik muhafazakâr yazarların bir kısmının en büyük itici gücü.
6) Bırakın gazete okumayı, Kuran’ın Anlamıyla Buluşmak Platformu’nun ANAR’a yaptırdığı araştırmaya göre; toplumun % 79.8’i kendisini ‘dindar’ olarak görürken, sadece % 4.9’u düzenli olarak Kuran’ın mealini okuyor.
* * *
Dönemin “hayat tarzı”nı 100 bin dolarlık cipe binen zengin türbanlı ve yağmur altında durakta otobüs beklerken ona özenti ile bakan garip türbanlı temsil ediyor!
* * *
Soruyorum etkin muhafazakârlara: Türban ve ince bıyığı daha belirgin kılmak dışında bu ülkenin kültürel, siyasal, ekonomik ve sosyal hayatına ne kattınız?
Katma değeriniz ne oldu?
Paylaş