TUNCAY Güney! Elimde değil, giderek sana meftunluğum artıyor.
Bütün öğretimi altüst ettin.
Dedem, "Bazılarını her zaman, herkesi bazen aldatabilirsiniz ama herkesi her zaman aldatamazsınız" derdi. Sen bu öğretiyi yıktın geçtin.
Pekálá hepimize gösterdin ki, sen herkesi her zaman aldatabiliyorsun!
Helal olsun sana! Kimse eline su dökemez.
Hem de metodun basit: Çamur at izi kalır!
Yok psikopatmışsın, yok sosyopat, yok yalancı, yok zırvalıyormuşsun.
Ne olursan ol, bana ne! Benim bildiğim farklı insan olduğundur!
Televizyona bir çıkıyorsun, Türkiye kilitleniyor. Devlet televizyonu emrine tahsis ediliyor. 4 saat sana ayrılıyor. 8 saatlik kasedin gün boyu tüm kanalları dolaşıyor. Hepimizi maymuna çeviriyorsun. Başını kaşıyorsun, yüzlerce yorum yapılıyor; esniyorsun, koskoca prof.’lar esnemene teşhis koyuyorlar; ifade verirken rahat mı davrandığına yoksa rahatsız mı olduğuna dair memleket ikiye bölündü.
Sonra akıl durduran bir özelliğin var, 2001 yılında konuşuyorsun, konuşmanın içinde 2005 yılından da, 2008 yılından alıntı olaylar da var. Bir nevi káhin gibisin.
* * *
İnanılmaz akıl oyunları yapıyorsun. "Emniyette ifadem işkence altında alındı, sayılmaz" diyorsun. Sonra da "Ama söylediklerim gerçek" diyorsun. 72 milyon afallayıp kalıyoruz.
"Tuncay ifadesini ret mi etti, yoksa kabul mü etti?" diye sorgularken kahvehanelerde arbede çıkıyor.
Sorulara hiç duraklamadan cevap vermen ise sana hayranlığımı mislisiyle artırdı. Sanki ne zaman hangi soru sorulacağını önceden seziyorsun. O kadar çok ismi aklında tutman ve hiç teklemeden, her seferinde eksiksiz sayman her kula nasip olacak bir yetenek değil.
İnsana çamur bile atılsa kişinin tek bir sıfatı olur. Sana CIA dendi, MOSSAD dendi, JİTEM dendi, MİT dendi, Ergenekoncu dendi, Fethullahçı dendi, sonunda Allah yolunda ilerleyen bir "haham" çıktın. Ben ise hálá IMF ile alakan olduğundan şüpheliyim. Ola ki, IMF ile görüşmeleri sen tıkıyorsun.
* * *
Ne sanık, ne tanık, ne de mağdur olmadığın halde savcı sana sorular soruyor. Şimdi elimiz yüreğimizde 37 soruya vereceğin cevapları bekliyoruz. Bakalım bu sefer kimleri çamura bulayacaksın! Yanlış adrese giden mektubu bir zahmet buldur, al ve cevapla.
Cevaplarının bir yerine Recep İvedik’in gazeteci olduğunu sıkıştırırsan beni çok memnun edeceksin.
Herkesi her zaman aldatan adam, öptüm seni!
Nazlı Ilıcak’ın açıklaması:
"İbrahim Şahin’i, ’Erbakan ve Çiller’in adamı’olduğu için, bir zamanlar desteklediğimi, bu defa ise, ’AK Parti iktidarına karşı olması’sebebiyle onu eleştirdiğimi, bir arkadaşınızın değerlendirmesine dayanarak yazmışsınız. (13 Ocak Salı-"Kafayı yemek üzereyim"-CÜ)
Oysa Tansu Çiller’i, başbakanlığı sırasında kıyasıya eleştirdim. Meydan Gazetesi’ndeki yazılarım buna tanıktır... Akşam Gazetesi’ndeki yazılarım da buna tanıktır. Refah Partisi’yle ilişkim ise, 28 Şubat süreciyle başladı. Dolayısıyla İbrahim Şahin’i siyasi mülahazalarla savunmadım; onu, PKK’ya karşıdağlarda mücadele veren bir polis memuru olarak tanıyıp takdir etmiştim. Kaldı ki, Susurluk’la ilgili yazılarım, kazadan ancak birkaç ay sonrasını kapsıyor. Yani olaylar henüz karanlıkta iken, düşüncelerimi kaleme almışım.Ayrıca, insan yorumlarında yanılabilir de; İbrahim Şahin hakkında o tarihte yanlış bir değerlendirme yapmış olabilirim. Ama, bunun siyasi iktidarla hiçbir ilgisi yok."