18.05.2008 Pazar günü Erkan Mumcu’nun Cumhurbaşkanı’na yolladığı mektubun içinde yer alan ülkenin meseleleri ile ilgili bazı teşhislerini yayınladım.
Neden böyle yaptım? Türkiye, AKP’nin "liberal soslu-Milli Görüş egemen" düşünce sistematiği ile CHP’nin "cumhuriyetçi soslu-elitist dayatmacılık egemen" düşünce sistematiği dışında başka bir düşünce sistematiği olmadığını zannetmeye başladı. Mumcu bize her iki tarafa da eşit mesafede duran bir "liberal-demokrat" düşünce sistematiği olduğunu hatırlatıyor.
* * *
Esasında AKP ve CHP’nin düşünce sistematiklerinin metodolojisi hiç de farklı değil.
İkisi de kanun normları ile hukuk normlarını karıştırıyor, hatta kanun normlarını hukuk normlarına üstün tutuyor!
Nedir bu normlar arasındaki fark?
Kanunlar TBMM’de yapılır. Hukuk, kanunlar üzerine inşa edilse de, toplumun tüm katmanlarının paylaştığı vicdanlarda oluşur.
Kanun normları, TBMM’de çoğunluk eliyle istendiği gibi değişir. Hukuk normları kolay değişmez, değişmesine sadece zamanla değişen şartlar önayak olur.
* * *
Bu açıdan bakınca:
AKP mutlak çoğunluğu ele geçirip tek başına kanun yapma yetkisini alınca hukuk normlarını da değiştirebileceği zehabına kapılmıştır.
Bu da Erkan Mumcu’nun deyimiyle AKP’yi "çoğunlukçu diktatörlük" anlayışına sürüklemiştir.
AKP, % 47’nin onayını almayı % 53’ün vicdanını es geçme hakkı olarak yorumlamıştır.
Örneğin, diğer özgürlükleri unutup sadece türbana özgürlük getirmeye kalkmanın toplumun bir bölümünün vicdanında kabul görmeyeceğini anlamamıştır.
Öte yanda CHP de kanun normlarının hukuk normlarına üstünlüğünü kabul ettiği için tek başına kanun yapamasa da, kanun yorumcusunu (yargı) etkileyerek AKP’yi durdurma yöntemini seçmiştir. O da istediğini elde etse dahi, kapatma kararının toplumun çok önemli bir bölümünün vicdanında kabul görmeyeceğinin adeta farkında değildir.
* * *
Hukuk ile kanunun birbirine karıştırılması, Anayasa Mahkemesi’ni de töhmet altında bırakmıştır. Mahkeme ne karar alırsa alsın bu karar toplumun bir bölümünün vicdanında kabul görmeyecek, buna göre de hukuk normlarına uygun bulunmayacaktır. Mahkeme ehven-i şer bir karar almak durumundadır.
* * *
Türkiye’nin ev ödevi, Anayasa’sını şu 2 prensibe uyum sağlayacak biçimde toptan ve son kez değiştirmektir:
1) Özgürlüklerden faydalanamayan tüm katmanlara kanunlarda sınırları çizilmiş hakları teslim edilmeli,
2) Çoğunlukçu diktatörlüğün önüne toplumun tüm katmanlarının vicdanlarında kabul görecek engeller konulmalıdır.
Erkan Mumcu’nun dediği gibi, sistem kendi kendini denetleyebilecek ve düzeltebilecek hale gelmelidir.
* * *
Bunun yöntemi de bireyi, devlet erkini ele geçirenlerin olası dayatması karşısında koruyacak bir Anayasa inşa etmektir!